NARENCİYE GÜZELİ:)
27.12.2011 salı...
Gece yarısı ve saatler tam olarak 00:35 civarı...
Benim çekirdek ailemin sevgili bireyleri çoktaann uykuyu yarılamışlar bile...
Ama ben, uyumuyorum,çünkü sizleri ziyaret için netin başındayım...
Buraya kadar her şey normal gelebilir ve ee ne var ki bunda diyebilirsiniz:)...
Ama birazdan, yaşadığım şoku nasıl ifade edeceğim kara kara onu düşünmekteyim şu an...
Aklıma gelince bile elim ayağım buzz kesiliyor şu anda...
Sayfama gelen yorumlarımı denetleyip,10 yada maksimum 15 dakikalığına şöyle bir gezinti yaptım başka sayfalara...
Ve artık yatağıma gitmeye niyetlendim yavaştan...
İçimden bir ses,gitmeden önce son bir kez daha 'tıkla'sayfana dedi:)
Her daim iç sesini dikkate almış biri olarak,hay hay dedim...
Ve girdim sayfama...
Aman Allah,ım o da neee!!!
SAYFAMIN YERİNDE YELLER ESİYOR...
Aynen karşıma çıkan yazı şu...
Bu webb sayfası KALDIRILDI...
Şok oldummm....
Sanki birileri çok kötü bir şaka yapıyor gibiydi resmen...
Elim ayağım buz kesildi bi an...
Her türlü yöntemi deniyorum ulaşmak için sayfama...
Yokk yok yok...
Yarım saate yakın bir bağlantı hatasıdır belki diye,kendimi teselli ettim..
O an arkadaşım Suzan,a faceden seslenip birde onun sayfama tıklamasını rica ettim...
İşte benim paniğim o ann tavan yaptı...
Kimse göremiyordu sayfamı.
Aynı dakikalarda,derya ablamda ulaşamamış ve not bırakmış faceye...
Bu notu da görünce ben tamamen koptum...
Tutamıyorum kendimi...
Düğüm düğüm oldu boğazımda bir şey...
Eşimi nasıl bir ruh hali ile uyandırdı isem,korkulu gözlerle bir anda netin başında buldu kendini...
Dön dolaş yok sayfam....
İşte tam o anda,Derya ablam,hızır gibi yetişti imdadımıza...
Nasıl yaptı ne etti bilmiyorum ama,onun müdahelesinden sonra sayfam geri geldi...
Beni görmelisiniz ama o anda:)
Korku,üzüntü,sevinç,mutluluk,hepsini bir saatin içinde aşama aşama yaşadım sanki...:)
Derya ablacım,suzan,cım ve biricik eşim....
Haklarınızı helal edin ne olur...
Gecenin bir yarısı yanımda olup destek verdiğiniz ve yardımlarınız için sonsuz teşekkürler...
:))
Peki bu neydi arkadaşlar????
İçinizden böyle bir durumla karşılaşan var mı????
Yoksa bloggerın bana yaptığı bir şakamıydı bu, gecenin bir yarısı...
Biraz korku filmi tadında bir yazı oldu sanırım,ama bunun sebebi ne idi çok merak ediyorum açıkçası...:)
Bu ilk benim başıma mı geldi ki acep...
Neyse, çok şükür ki şu an buradayım ve yazabiliyorum...
:))
Şimdi geçelim isterseniz bu narenciye güzelinin tarifine...
Tatlımız oldukça pratik ve hafif bir tatlı...
Hemde bu kış günlerinde sofralarına çok yakışacak türden...
Birde vitamin deposu ki hiç sormayın...
Eee,daha ne olsun ki,hadi gelsin reçetemiz o halde:)
Malzemeler
- 3 kahve fincanı toz şeker
- 4 yumurta
- 1 kahve fincanı sıvıyağ
- 1 çay bardağı portakal suyu
- 2 yemek kaşığı rendelenmiş portakal kabuğu
- 5 kahve fincanı un
- 1 paket kabartma tozu
- üzeri için kırılmış fındık
Şerbeti için
- 4 su bardağı toz şeker
- 4 su bardağı su
- dörtte bir limon dilimi
- 2 yemek kaşığı portakal kabuğu
- 1,5 su bardağı portakal suyu
hazırlanışı
- Şerbet için toz şekeri, suyu ve limon dilimini kaynatın. Şerbeti ateşten alıp soğuttuktan sonra ince rendelenmiş portakal kabuğunu ve portakal suyunu ekliyoruz.
- Tatlı için şekeri ve oda sıcaklığındaki yumurtaları köpürtüp beyazlaşana kadar çırpıyoruz.
- Üzerine sıvıyağ, portakal suyu ve rendelenmiş portakal kabuğunu ekleyin. Elenmiş un ve kabartma tozunu da katıp yavaş ayarda karıştırıyoruz.
- Hazırladığımız karışımı margarinle yağlanmış ve tabanı biraz unlanmış cam tepsiye boşaltıyoruz. Isıtılmış 180C fırında pişiriyoruz.
- Pişince fırından alıp,üzerine soğuk şerbeti gezdiriyoruz. Bol hindistan cevizi serperek servise sunuyoruz...
Afiyet bal olsun:)
Bu tarifimi bende sevgili arkadaşım Ülkü,cüğümün ev sahipliğini yaptığı,porselen demlik çay saati etkinliğine gönderiyorum.
Tatlım geciktiğim için üzgünüm,kabul buyurursan çok mutlu olurum:)
Kolaylıklar seninle olsun canım:)
Bugün benim, çok kıymetli misafirlerim geliyor ve acayip heyecanlıyım...
Umarım hayalini kurdukları ve kurduğum gibi bir gezi olur onlar için ve benim için:)
Çünkü biz bu anı tamm 6 yıldır bekliyoruz...
Sabırla ve özlemle...
:)
HEPİNİZ EN GÜZEL'E EMANET OLUN...
MECBURİ ARŞİV TEMİZLİĞİ:)
ISPANAKLI PASTA
Artık toparlanma,şöyle bir silkelenme zamanıdır,bu kadar tembellik yeter değil mi:)
Aslında tembellik yapmak için bile zamanım olmadı şu son hafta:)
Yorucu ve hareketli geçen bir haftanın ardından, yorgunluğuma ve kesintisiz 24 saatlik uyuma isteğime rağmen koşa koşa gelip,bir şeyler paylaşmak için sabırsızlandım inanın:))
Bunca koşturmaca ve telaş arasında,iade'i ziyaretlerimi yapamamanın verdiği huzursuzluk eşliğinde geçirdim günlerimi...
Bu durumu, telafi edeceğim inşallah sevgili arkadaşlarım...:)
Dolu dolu geçirilmiş bir hafta ve misafir tempomuzun yoğunluğunda,aslında bir çok güzel lezzet çıksa da minik mutfağımdan,o telaş anında resim olayına girmeyi göze alamıyorum ben nedense...
Gelen misafirlerimin bir çoğunun bloğumdan habersiz oluşları,onların yanında,farklı çaba ve uğraşlar içine girmemim hoş karşılanmayacağı düşüncesi buna sebep galiba:)
O ann,hayal dünyamda, sadece sizler benim misafirim olmalısınız belki de:)
Daha aheste ve dingin anlarım benim için en ideal çalışma ortamı aslında:)
Bakarmısınız,sanki sinema filmi çekiyorum:))
Altı üstü üç tane eli yürü düzgün resim...
Ama yok öyle değil işte...:)
Bir kere mutfağımın çok fazla aydınlık olmaması nedeni ile,tüm techizatımla, alet edavatım ile balkona taşınıyorum:)
Günlük güneşlik bir hava bana eşlik ediyor ise işim daha kolay...
Kapalı bir hava hakim ise,biraz daha zor oluyor arzuladığım kareleri dondurmak...
Gerekli ışığı ve açıyı kareye yansıtmak için farklı akrobatik hareketler gerekebiliyor bazen:))
Balkonda beni böylesine hummalı bir çalışmanın içinde gören komşularım,hakkımda ne düşünüyor çok merak ediyorum:)
Bir gün,karşı apartmanda çamaşır asan bir abla,bıraktı işini gücünü beni seyretti:))
Eminim çözemedi benim ne yapmaya çalıştığımı ama, ara ara göz göze geldiğimizde tebessümle seyretmeye devam etti...:))
Hepimiz farklı farklı yöntemlerle, vakit harcayarak ortaya bir şeyler çıkarıyoruz tariflerimizi resimlerken:)...
Çok ciddi anlamda emek veriyor tüm arkadaşlarım bu resim konusunda eminim...
Hepinizi takdirle ve saygıyla anıyorum buradan:)
HAVUÇLU VE ZERDEÇALLI KEK
Fotoğraf makinemın kartındaki resimlerimin, esaretleri devam etmekte maalesef...
Özene bezene hazırladığım bi çok tarifime hala ulaşabilmiş değilim...
Bu yüzden,böylesine bir arşiv temizliğine girdim...:)
Bu güzel haftanın ilk paylaşımı daha farklı olsun isterdim ama,sorun çözülene kadar bu şekilde olacak sanırım...
Belki içinizde teknik anlamda böyle bir sorun yaşayan vardır...
''Sorunum şu sevgili arkadaşlarım...
Fotoğraf makinemdeki resimleri pc ye aktarmak istediğim vakit,pc fotoğraf mak. tanımıyor...
Her türlü uğraş ve çabalar sonucunda,biz yenik durumdayız şu an fotoğraf mak. karşısında:)
Komşumun pc sinde denediğimde her şey gayet normal görünüyor...
İçinden kartı çıkarıp denediğimde ise hiç bir sorun yok....
Acaba kartımda mı bir sorun var???
Böyle bir durumla karşılaştınız mı hiç...???
Merakla bekliyorum kıymetli görüşlerinizi...:)
Hadi bakalım, hep beraber çözüyormuşuz bir de bu fotoğraf makinesi muammasını...
İnşallahhh....
:))
Arşivimde bir çok resim var aslında...
Ama içlerinden çok fazla ele alınacağı yok gibi...
Tariflerimin hepsi çok leziz çok güzel,fakat görsel anlamda sizlere sunduğum resimler daha güzel olsunlar istiyorum...
Mesela ıspanaklı pastam...
Yıl 2007...
Soğuk bir şubat akşamı...
Çaya gelecek misafirler için yapmıştım bu pastayı...
Kuzucuklar küçük o zamanlar...
Ve kendilerine pay çıkarmışlardı hemen,hangimizin doğum günü diye:))
Resimlemek gelmişti içimden bu pastayı...
Blog hayali kurduğum yıllarda çekmiştim ıspanaklı pastamın resmini...:))
Ben bloglar aleminde kendimi kaybedercesine çılgın gibi geziniyorum sabah akşam...
Bulduğum her fırsatta ama:))
Karıştırırken arşivi,hatıra olsun istedim...
Hayallerime kavuşmuş olmanın verdiği mutluluk ve haklı gururu ile....
:))
SALEPLİ MUFFİNCİKLER:)
Bir cumartesi günü, kızımla kek yapmak için girdik mutfağa...
Hayalimiz süslü püslü muffincikler yapmak...:)
Tüm malzemeyi çıkardık masaya...
O an düşündüm ki,acaba ben hande,min kekini muffin kalıplarına döksem nasıl olur...:)
Denedik ve mutfağımıza yayılan o muhteşem koku, aklımızı başımızdan aldı resmen:)
Muffincikleri süslemek,püslemek,allamak pullamak kimin umurunda...
Lezzet tavan yapmış bir kere...:))
Tazecik demlenmiş çay eşliğinde alel acele tüketildiler bile...
Hani tarif nerde derseniz, sevgili arkadaşımın o naif anlatımı için TIK TIK:)
Diğer tariflerimi ise,görsel anlamda daha şık sunumlar eşliğinde, daha sonra sizlerle paylaşacağım inşallah...:)
Sağlıkla,huzurla,hayırlı kazançla dolu bir hafta olsun hepimiz için inşallah...
YÜREĞİMDEN EKSİK OLMAYIN...
SEVGİYLE KALIN...
:)
İşte Tüm Türkiye’nin Merakla Beklediği Tarif!
Son zamanlarda herkesin konuştuğu hatta Obama’nın hanımının bile merak ettiği tarif; Pınar Labneli!
Herkes bu tarifi merak ediyor, lezzeti dünyanın bir ucuna yayılıyor.
Pınar Labneli Yedi Baharatlı Pasta’nın tarifini www.facebook.com/PinarLabne adresinden öğrenebilirsiniz.
Diğer Pınar Labne’li tarifleri herkesten önce öğrenmek için sayfayı takip etmeyi unutmayın!
Bir bumads advertorial içeriğidir.
DAMLA SAKIZLI SÜTLAÇ
EY NEFSİM...!
Emin misin?
Yağmurun birgün kesilmeyeceğinden,hiç bitmez görünen hayat ırmağının birgün kurumayacağından,seni alıp diyârdan diyâra gezdiren rüzgârın yön değiştirmeyeceğinden?
Emin misin?
Hep atan yüreğinin duruvermeyeceğinden, gören gözünün hep göreceğinden, duyan kulağının hep duyacağından?
Emin misin?
"Ben olmazsam olmaz" dediğin işlerin asla sensiz yapılamayacağından,
sen olmazsan dünyanın duruvereceğinden, seslendiğinde titrettiğin sandığın şu dağların hep emrinde olacağından?
Emin misin?
Sana uzanan ellerin hep yanında olacağından, yüreğini verdiklerinin birgün sırtlarını dönüp gidivermeyeceğinden?
Emin misin?
Emaneti bir gün sahibine gönül rahatlığıyla verebileceğinden, gönlünün içindeki putları bir bir yıktığından, mahşer günü utananlardan olmayacağından?
Emin misin?
"Cennetlere götürün beni" dediğin yolda giderken arkada gözü yaşlı bir gönlü kırık bırakmadığından ve o gönlün seni Hakk divanında bulmayacağından?
Emin misin?
Dağların, taşların, semâların birgün senin arkandan ağlayacağından. Nefs ve şeytana hadlerini bildirdiğinden?
Emin misin?
Elest meclisinde imzaladığın anlaşmaya bir ömür sadık kalabildiğinden, Allah (cc)’ın sevdiğini sevip, O’nu bütün kalbinle sevebildiğinden?
Emin misin?
Boynuzsuz koyunun boynuzlu koyundan hakkını alacağı o günde; balıklardan kuşlara, ağaçlardan güneşlere üzerindeki mesajları okuyup anlamadığın yaratılmışların senden şikâyetçi olmayacağından?
Emin misin?
"Sana bugünü haber veren ve hazırlık yapmanı öğütleyen bir uyarıcı gelmedi mi?" ilâhî beyanına maruz kalmayacağından?
Emin misin?
İhlâsla büyütüyorum dediğin amel ağacına, gösteriş, kibir, gıybet ateşlerinden bir kıvılcım dahi bulaştırmadığından?
Emin misin?
Sana hep açık duran ilâhî kapıların birgün kapanmayacağından ve şaşırıp kalmayacağından?
Emin misin?
İlahî rızayı uzaklarda ararken, yanı başındaki yetim çocuğun gözlerindeki ışıkta, okşamayı bekleyen saçlarında saklı olmadığından?
Emin misin?
Ebedî kurtuluş reçetesinin çöllerde kalmış şu kurak gönüllere taşıyacağın suyla yazılmayacağından?
Emin misin?
Karanlığın içinde kaybolup giden çığlıkları duyabildiğinden, yüreğindeki ışıktan başkalarına da verebildiğinden?
Emin misin?
Güzel bir hayat yaşadığından, yapabileceğin her şeyi yaptığından?
Emin misin?
Bütün bunlar için bir daha fırsatın olacağından?
Sahi...!
Emin misin?
Gerçekten eminmiyiz hepimiz?
Anlayana ne dersler çıkar değil mi şu güzelim satırlardan...
Üç günlük dünyanın,dur durak bilmeyen telaşları, bitip tükenmek bilmeyen koşturmacaları Arasında,şöyle bir silkelenip sorgulamalı insan nefsini...
Dünya sadece üç gün...
Dün geçti...
Yarın var mı belli değil...
Öyleyse bu günü en iyi şekilde değerlendirmeli...
Bu dünyanın telaşı elbet bitmez,hakikate daha fazla vakit ayırabilmek dileğim..
Hepimiz için inşallah...
Arayı çok fazla açtığımın farkındayım...
Buna sebep,ufacık tefecik rahatsızlıklar...
Günlük koşturmalarımıza eklenen misafirler...
Ve en güzeli de,benim ultra geniş aileme katılan miniğimiz...:))
Elif Sena'mız.:)
Allah'ım,bu nasıl bir masumiyettir ki,beni benden aldı ilk gördüğüm anda...
Sımsıcacık,günahsız....
O yumuk,pamuk elleri ile masumluğu simgeleyen bir melek misali...
Rabbim hayırlı ömürler versin inşallah...
Bu durumdan en çok hoşnut olanda kızım tabiki...
Her gün isyanlarda,keşke evimiz yakın olsaydı,her gün görebilseydim bebişi diye..
Hafta içi okul çıkışı iki gün hastaneye gidişlerimiz oldu bebişi görmek için...
Ama dönüşlerimizi hiç sormayın:)
Her geçen on dakikanın ardından bi on dakika daha talebi geldi hep kızımdan...
Ayrılmak istemeye istemeye eve dönüşleri,benim bastırdığım duygularımın dışa vurumuydu sanki...:)
Öylesine huzur doluyor ki insan ona bakınca,seyretmeye doymak mümkün mü..
Pamuk şekerim benim:)
Sağlıkla büyüsün inşallah...
Dün sabah,saat 10 gibi telefonumu elime aldığımda,ardı ardına gelen bi dolu cevapsız arama ile karşılaştım...
Aramayı yapanlar okul yönetimi,sınıf annemiz ve velilerden bir kaçı...
Aramaları görünce,halimi görmeliydiniz...
Bir panik bir telaş,gözümün önüne her türlü kötü senaryo sıralandı o anda...
Sonrasında anlaşıldı durum...
Kızımın öğretmeni rahatsızlanmış...
Ve okuldan almamız için aramışlar çocukları...
İki gün kızımla başbaşa,kız kıza evdeyiz inşallah...:)
Sevgili öğretmenimize de geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz buradan...
Acil şifalar temennisi ile...
Fotoğraf makinemdeki resimlerimin esareti devam etmekte maalesef...:(
Alel acele yapılmış bir sütlaç tarifi ile geldim bu gün kabul buyurursanız...
Resimlerim akşam çekildiği için pek hoş olmadılar ama,affınıza sığınarak sunuyorum reçetemizi...:)
Gerçi Antalya,da güneşsiz günler yaşıyoruz bu aralar...
Gündüz olsa da pek bir şey değişmezdi sanırım...
Oldukça pratik bu tarifimiz...
Malzemeler
- 1 lt süt
- 1 bardak su
- 1 su bardağı toz şeker
- 1 çay bardağı pirinç
- 3 yemek kaşığı pirinç unu
- damla sakızı
- tarçın
Hazırlanışı
- pirinçlerimizi yıkayıp bir bardak su ile kısık ateşte haşlıyoruz.
- iyice pişip özleşen pirinçlerimizin üzerine sütünü şekerini ve damla sakızını ilave ediyoruz.
- çok az su ile açtığımız pirinç ununu da ekleyip,kısık ateşte karıştırarak kaynatıyoruz...
- kıvamı olgunlaşan sütlacımızı,servis edeceğimiz kaselere alıp üzerini tarçın ile süslüyoruz.
Arzunuza göre,bu sütlacı,fırında üzerini hafif kızartarakta servis edebilirsiniz...
Hepinize sağlıkla,huzurla,helal kazançla dopdolu günler diliyorum...:)
EN GÜZEL,E EMANET OLUN...
ZEYTİNYAĞLI MANTAR VE NOHUT SALATASI
Adamın biri, geceleri devamlı Allah'ı zikrederdi.
Bütün gecesi zikir fikir içinde geçerdi.
Zikir kalbine yerleşmiş, gönlüne tat vermişti.
Bir gün şeytan bu adama yaklaştı ve ona, “Böyle devamlı Allah'ı zikretmen ne zamana kadar sürecek.
Sen gece gündüz Allah diyorsun, peki bir kere olsun Allah da sana buyur kulum dedi mi?
Zikrinin karşılığını aldın mı?
Madem sana bir karşılık verilmiyor, sen bu kötü halinle ve kara yüzünle ne zamana kadar Allah diyeceksin?” diye vesvese verdi.
Bu vesvese adama tesir etti.
Kalbi karıştı. onu gerçek zannetti.
Demek ben Allah'ı zikretmeye layık bir kul değilim bana karşılık verilmiyor diyerek zikri bıraktı ve uyudu.
Gece rüyasında Hızır aleyhisselamı gördü.
Hz. Hızır ona, -Allah'ı zikretmeyi niçin terk ettin; zikirden niçin pişmanlık duydun? diye sordu.
Adam, -Ben sürekli Allah Allah diye zikrettim; fakat bir gün olsun Allah'tan “buyur kulum'' diye bir karşılık duymadım.
Ben bu işe layık olmadığımdan ve Allah'ın kapısından kovulmaktan korkuyorum, dedi.
O zaman Hz. Hızır (a.s) adamı şöyle uyardı: -Senin Allah Allah demen, O'nun buyur kulum demesi dır.
O seni zikretmese sen O'nu hiç zikredemezdin.
Senin O'na kavuşma arzusu ile amel edip çırpınman O'nun tarafından sana verilmiş bir cezbedir.
O seni sevmese kendi yolunda koşturmazdı.
Senin Allah'tan korkun ve O'na duyduğun aşk, O'nun sana lütfüdür.
Senin her yâ Rabbi diye inleyişinde O da sana yönelir, seni dinler ve karşılık verir.
Allah bir kulun kalbini bağlarsa, o kul Allah'ı zikredemez.
Allah yolunu açmazsa, kul dua edemez.
Sen başına gelen bir dert içinde Allah diyorsan, O sana kendisini zikrettirmek için bu derdi vermiştir.
Gaye seni kendisi ile meşgul etmektir.
Korkma, Allah de. Zikre ve duaya devam et.
Hiçbir zikir ve dua karşılıksız kalmaz.
Zerre kadar bir amel dahi zayi olmaz.
Allah Firavun'a mal verdi, dert vermedi.
O da hiç inleyip zikretmedi.
Allah'ı zikrettiren dert, O'nu unutturan maldan ve sıhhatten daha hayırlıdır.
Hepinize gönül dolusu sevgi ve selamlarımla,hayırlı ve bereketli cuma,lar dileyerek başlamak istiyorum postuma...
Zira silip silip yazmaktan. bir adım öteye geçemedim 15 dakikadır...:))
Giriş faslında zorlanmadan yazabileceğim günlerimi dört gözle ve sabırla bekliyorum...
Emin olun...:)
Sanki beynimde bin bir türlü kelime cümbüşü var...
Her birinin yeri ayrı ayrı ...
Açılmayı bekliyorlar kozasından çıkmaya hazır ipek böceği misali...
Önden bir kaç cümle dökülüverse,sanki sihirli bir değnek dokunmuşcasına sıraya diziliverecek her bir cümle...:)
Ama sizlerin yürekleri öyle güzel öyle naif ki,bu detaylara takılmayıp,samimiyet ve muhabbetle yoğrulmuş sayfama vermiş olduğunuz destekler sayesinde, her şey daha güzel olacak inşallah...
Ufacık tefecik dünyama koskocaman bir pencere oldu burası sanki...
Her saniyesinde hatırlanmak,görmeden,tanımadan samimiyet ve dostluğun hissedildiği,tarifi zor mutlulukların ve huzurun yaşandığı bir hayal alemindeyim sanki...
Sizlerden gelen birbirinden değerli yorumlar sayesinde,yüzümde oluşan paha biçilemez tebessümler için sonsuz şükranlarımı sunuyorum tekrar tekrar...
İyi ki buradayım ve iyi ki varsınız hepiniz...:)
Her ne kadar teknik aksaklıklar nedeni ile arayı fazlaca açsam da aklımdasınız her daim...
Bu hafta içi zihnimi meşgul eden şeylerden birisi de, Derya ablamın düzenlediği etkinlikti..
Canı gönülden katılmayı arzulamama rağmen,fotoğraf makinemdeki arıza belimi bükmüştü...
Farklı bir çözüm yolu bularak,bu etkinliğe katılıyor olabilmenin huzuru var şu an üzerimde...:)
Derya ablacım,geç oldu ama,sizin güzel yüreğiniz umarım gücenmemiştir bu nacizane kardeşine...
Çok istememe rağmen PAPATYAM,ın etkinliğine katılamadım:(
Papatyam,prensesim,bir hafta daha uzatsan olmaz mı gülüm etkinlik süresini?:)))
Söz, enn cicilerini yapıp göndereceğim kurabiyelerinden...
Duy sesimi papatyam...
:)))
Bu cici bici, miniş miniş mantarlar süsledi soframızı dün akşam...
Evimin önüne çarşamba günleri pazar kuruluyor...
Taptaze çıtır çıtır sebze ve meyveler başımı döndürüyor her hafta:)
Semt pazarımda,genelde aynı kişilerden alırım eksiklerimi...
Sadık müşteri hesabı,müdavimi olduğum tezgahlar tanır bilir beni...
Mantar almak için gelişi güzel bir tezgaha yaklaştım...
Mantarlar öyle güzeldi ki,kar gibi bembeyaz...
Belli tazecik yeni koparılmış henüz...
Pazarcı amca ile mantar seçme konusunda pek anlaşamasakta,,istediğim boyutlarda mantarlar düşmüştü yine de nasibime...:)
Mantarları seçme isteğim,erimiş çürümüş olduğundan değil pazarcı amca,sadece simetri takıntısı:))
Bu hafta sonunda sayfamı bu iki güzel lezzet süslesin inşallah..
Yapım aşamaları oldukça pratik iki güzel lezzet...
Tafifler için tık tık
Derya ablacım umarım beğenirsin...
Tarifi aynen aktarıyorum ablacım müsaden ile...
Çok teşekkür ediyorum bu güzel tarifler için...
ZEYTİNYAĞLI MANTAR
MALZEMELER
500 gr.kültür mantarı
3 adet irice doğranmış domates
2 adet irice doğranmış sivri biber
1 adet irice doğranmış havuç
10 adet arpacık soğan(kuşbaşı doğradım)
4 diş ince doğranmış sarmısak
1 çay bardağı zeytinyağ
1 tatlı kaşığı soya sosu
1 tatlı kaşığı tuz
1 yemek kaşığı toz şeker
YAPILIŞI
-Mantarlarımızı yıkayıp kuruluyoruz.
-Tenceremize zeytinyağ,sivri biber,havuç ve sarmısağı alıp pembeleşene kadar soteliyoruz.
-Mantarları ekleyip harlı ateşte suyunu salıp çekene kadar pişiriyoruz.
-Üstüne irice doğranmış domates,soya sosu,tuz ve şekeri ilave edip kısık ateşte pişiriyoruz.
-servis tabağına alıp arzumuza göre soğuk yada sıcak servise sunuyoruz...
Diğer lezzetimiz ise nohut salatası...
Bütün bakliyatlar da olduğu gibi nohutta vazgeçilmezlerim arasında mutfağımda...
Her daim dondurucuda haşlanmışı bulunur...
Fakat ne hikmettir ki,oğluma bir türlü nohut yediremiyorum ben...
Sevemedi gitti...:)
Nohutlu bir pilav mı yaptım,oğlumun tabağına düşen tüm nohutlar itina ile kız kardeşin tabağına transfer edilir:)
Abi ne kadar sevmiyorsa,kardeşi bir o kadar bayılıyor nohuta:)
Nohut seviyorsanız bu tarif tam size göre...
Tarifin aslı için buraya:)
NOHUT SALATASI
MALZEMELER
2 su bardağı haşlanmış nohut
1 su bardağı konserve mısır
Kıvırcık
Kırmızı lahana
Maydanoz
Dereotu
Limon veya sirke
Tuz
Zeytinyağı
YAPILIŞI
Haşlanmış nohut,mısır,ince kıyılmış kıvırcık,kırmızı lahana,maydanoz ve dereotu karıştırılır.Zeytinyağı ve arzuya göre limon veya sirkesi eklenerek servis yapılır.
Sağlıkla, huzurla, dolu mutlu hafta sonları diliyorum hepinize...
YÜREĞİMDEN EKSİK OLMAYIN...:)
HAVUÇLU CEZERYE TOPLARI:)
Son zamanlarda evdeki bilgisayar ile benim aramda sanki içten içe soğuk bir savaş var gibi...
İnatla boyun eğmiyor görevini tam manası ile yapmak için:)
Her gün bir başka isyanları oynuyor bize...
Kıymetli eşim,her ne kadar tüm konforu ile ailemize hizmet verebilmesi için üstün bir gayret ve destek içinde olsa da kendilerine,bu çözümlenmesi zor alet,nedense hizmet konusunda asii biraz:)
Sanki isyanı,daha fazla bana gibi...
Ne zaman yeni kayıt eklemek istesem,türlü türlü naz yaparak,şevkimi kırmayı başarıyor her seferinde...
Aman şimdi ne gibi bir sorun yaşayacağım diye yüreğim ağzımda her seferinde...:)
Buradan kendisine seslensem,aramızdaki sorun ne ise bi oturup konuşsak mı nee:))
Bu yaştan sonra kalkıp bilgisayar mühendisliği okumaya kadar gidecek gibi bu işin sonu;)
İş inada binerse tabii...!!:)
Ne var sanki değil mi,ekmeğin önünde suyun önünde,senden istenilen şey belli...
Yap işte tıkır tıkır işini...
Ne diye iki de bir naz yapıp duruyorsun ki:)
Bize göre öyle ama,bakalım bir de onun gözü ile bakmalı bu sorunlara...
Neyse bu konuyu bir ara kendisi ile oturup kritik yapmalıyız sanırım..:)
Fotoğraf makinemde, paylaşılmayı bekleyen bir dolu tarifim var ama,teknik arızadan dolayı bunu şimdilik askıya almış durumdayız...
Son yaptığım tarifi mi ise, eşimin teknik anlamdaki dahiyane fikri sayesinde sizlerle paylaşabiliyorum şu an...
Pazar sabahının en güzel sürprizi, bu harika çözümündü bi tanem:)
Bilgisayarımız kendini her ne kadar çok zeki sanıp! türlü türlü tripler yapsa da, ondan daha zeki ve dahiyane fikirlere sahip olanlarında varlığını unutmamalı bence;)
Biricik eşim,şu an sayende bu postumu yazabildiğim için,sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum buradan bir kez daha:)
Su gibi akıp giden,hafta sonunun ardından,bakakalmış durumdayım yine...
'' Hafta sonları 4 gün olsa ne iyi olurdu aslında'' diyen oğlum var benim:)
Annesi de haliyle doyamıyor hafta sonlarının tadına...
Çekirdek ailemle beraber geçirdiğim, kısacık iki güne neler sığdırmak istediğimi bi bilseniz:)
Cumartesi akşamı,saat 23:45 gibi,oğlum dedi ki...
''Anne havuçlu bir tatlı yaparmısın yarın bize,ama bol ceviz olsun içinde,dedi''
Düşündüm ki,bu çocuk nasıl bi tatlı hayal etti şimdi gece gece:)
Öyle sık sık canı bişeyler isteyen bir çocuk değildir oğlum...
On yılın başın bir istekte bulunmuş,hiç beklermiyim ben ertesi günü:)
Hafızamı bi taradıktan sonra,cezerye yapsam nasıl olur ki dedim bi an..
Baktım dolapta havuç var,malzemeler hazır...
Gece 24:00
Ben havuç rendeliyorum:))
Tedirginim aslında biraz da..
Sonuç nasıl olacak kestiremiyorum tam manası ile ...
Niyetim hani şu yalancı,bisküvi ile yapılan cezerye değilde,böyle kalıp gibi kesilmiş orjinal cezeryeler yapabilmek:)
Tv de izlediğim bir programda,zahmetli ve kıvamının tutması zor bir tatlıymış gibi kalsa da aklımda,deneme yanılma yöntemi ile başarabilirim diye düşünerek koyuldum cezerye yapımına...
Tüm malzemeler hazır,tenceremi koydum ateşe..
Başından ayrılmıyorum bir saniye bile...:)
Her şey yolunda görünüyor ve bi hayli kıvamına geldiğini düşünerek alıyorum ateşten tenceremi:)
Sonuç mu...??
Orjinal cezerye görüntüsünü elde edemesemde emin olun tadını yakaladım...
Kalıp gibi kesebilmek hayalimdi ama,topçuklar halinde sundum sevdiklerime:)
Sonuç,sevgili gurmelerim tarafından test edildi ve beğenildi...
Görüntü olarak,her ne kadar kalıp gibi kesilmiş cezeryelerim olmasa da,lezzet olarak çok harika bir tat çıktı ortaya...
Denemeniz ve tatmanız lazım bu haliyle de cezeryeyi...
Ben evdeki olan malzemeler ile yaptığım için aynen uyguladığım haliyle paylaşıyorum tatlımızın tarifini...
Bu ölçüler ile,resimlerde gördüğünüz toplardan 20 adet çıktı tam olarak...
Verdiğim ölçülerin doğrultusunda arttırabilirsiniz yada eksiltebilirsiniz...
Karar sizin...
Reçetemiz şu şekilde...
Malzemeler
- yarım kg havuç
- 200 gr toz şeker
- 1 su bardağı dolusu kırılmış ceviz içi
- 1 su bardağı hindistan cevizi
Hazırlanışı
- öncelikle havuçlarımızı yıkayıp,kabuklarını soyup,rendeliyoruz.
- rendelediğimiz havuçları tenceremize alıpşekerini ilave ediyoruz.
- kısık ateşe koyuruz ki havuçlar suyunu bıraksın..
- arada bir karıştırarak kısık ateşte suyunu çekene kadar pişirmeye devam ediyoruz.
- havuçlarımız,iyice suyunu çekip,macun kıvamına gelince ateşten alıyoruz.
- kırılmış cevizlerimizi ilave edip,hindistan cevizi serpilmiş bir tepsiye karışımı döküyoruz.
- soğuyan karışımdan ceviz büyüklüğünde parçalar alıp elimizle top şekli veriyoruz.
- yaptığımız topları,bol hindistan cevizine bulayıp servis tabağına alıyoruz...
Ayşegül diyor ki; cezeryelerimizin daha güzel toparlanıp şekillenmesi için,pişirme aşamasında çok az nişasta ilavesi yapılabilir...
Ağzınızdan tat, yüreğinizden sevgi eksik olmasın...:)
En güzel,e Emanet Olun...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)