http://translate.google.com.tr/?hl=tr&tab=wT#

ZEYTİNYAĞLILAR VE KARLI DİYARLARA YOLCULUK...:)

21 Ocak 2012 Cumartesi 118 yorum


Evet evet...
Şimdi de kısmet olursa,karla hasret giderme sırası bizde:))

Yoğun bir çalışma temposu ile tamamlanan eğitim ve öğrenim dönemini hayırlısı ile geride bıraktık...
Bal kaymak tadında, tüm yorgunlukların atılacağı cici bir tatili hepimiz hakettik sanırım:)
Karne heyecanımızın ardından,şimdi ise kar heyecanı sarmış durumda kuzucukları ve beni...:)
Şaka gibi gelebilir sizlere ama,antalya,da doğup büyümüş birisi olarak,karlı diyarlar öyle cazibeli ve albenili geliyor ki bizlere:)
Belki de ''uzaktan davulun sesi hoş gelir'' misali,bilemiyorum yaşayıp göreceğiz kısmetse...:)
Umarım enn güzel tarafları ile kucak açar karlı diyarlar bizlere...
Haftalar öncesinden günleri,şimdi ise saatleri sayıyor bal böcükleri:)
Sabırsızlanılarak dalınan uykularından,kardan adam ve yapılan kartopu savaşları eşliğinde uyanılıyor:)
Saatlerce dinlesen bitmeyen türden bu rüyalar:))
Ardından,''rüyalarımız gerçek olur mu anne''! sualleri eşiliğinde...
İnşallah diyorum bende canı gönülden, bu cici suallere..
İnşallah...

O beyazın büyüsüne bizde kapıldık bir kere:)
Bir çok arkadaşım,sayfalarından çarşaf çarşaf kar resimleri paylaştılar bizimle..
Kartpostallara taş çıkartırcasına günlerce gözümüz gönlümüz açıldı bu görseller eşliğinde:)
Döne döne baktığım o resimlere,şimdi gerçek anlamda yaşamak istiyorum.
Ellerim üşümüş mü, kimin umurunda!
Soğuktan donmuş ellerimi hissetmeyene kadar karlara dokunmak istiyorum:)
Kuzucukların hayalleri ise farklı farklı.
Oğlum kardan adam yapmak istiyor...
Ama kızımın hayal dünyasında, NUNU ablasının kardan madamı gibi, kardan kız yapmak...:)
Burnuna havuç,kafasına hello kitty misali,fiyonk takmak:)
Kendisi gibi kokoş bir kardan kız hayalindeki...
:))
Hayallerimizin daha ötesinde ve güzellikte bir tatil diliyorum hepimize:)




Geçtiğimiz çarşamba akşamı,iki sevimli aile konuk oldu soframıza...
Menüde yoğun istek üzerine,balık vardı...
Ama uzun zamandır yapmak istediğim yemekleri de ekledim menüye.
Çok güzel bir akşamdı bizim için...
Tez zamanda tekrarını yaşayabilmek umudu ile...
Patlıcan ve biber kurularını,benim on parmağında on marifet,daha önceki postlarımda da anlattığım,kıymetli ablacığım yaptı.
Yaz döneminde,kendi elleriyle yetiştirdiği sebzelerden,hemde en organiğinden:)
Zeytinyağlı yaprak sarmalarımın ise tadı hala damağımda...
Bu lezzete kim hayır diyebilir ki zaten...
Saatler boyu verilen emeğe kesinlikle değiyor bence...


Bu iki lezzetli yemeğimizin en kolayından reçeteleri ise şöyle...


MALZEMELER (iç harcı için)

  • 1.5 su bardağı pirinç
  • 2 büyük baş soğan
  • 2 domates
  • 2 yemek kaşığı biber salçası
  • 2 tatlı kaşığı nar ekşisi
  • bir tutam maydanoz ve taze nane
  • 1 tatlı kaşığı toz şeker
  • tuz
  • yarım çay bardağı sızma zeytinyağı
  • arzu ettiğiniz baharatlar
  • (dış malzeme olarak ben patlıcan biber kurusu ve asma yaprağı tercih ettim.arzunuza göre elinizde ne varsa bu iç harcı ile zeytinyağlı dolma ve sarmalar hazırlayabilirsiniz...)
HAZIRLANIŞI
Kuru patlıcan ve biberlerimizi sıcak suya atıp, bir müddet haşlayıp sıkarak iyice sudan arındırıyoruz.
Yapraklarımız içinde başka bir kapta aynı işlemi yapıyoruz...
Dolma içini hazırlamak için, önce zeytinyağında kıyılmış soğanları hafifçe kavuruyoruz.
Salçasını ilave edilip iyice karıştırıyoruz... Yıkanmış pirinci ekliyoruz ve hafifçe kavuruyoruz...
Bir çay bardağı sıcak su ile tuzunu, şekerini ve nar ekşisini  koyup suyunu çekene kadar pişiriyoruz. 
Baharatlar, maydonoz ve nane ekliyoruz.
Harmanlıyoruz.
Hazırlanan bu karışımı, patlıcanların ve biberlerin içine bir parmak eksik olacak şekilde dolduruyoruz. ağızlarına domates koyup tenceremize diziyoruz.
Üzerine çok az zeytinyağı gezdirip pişiriyoruz.

Şimdi sıra yapraklarımızda:)

Yaprak sarmayı eminim hepimiz biliyoruz.
Tek tek anlatmama gerek olmadığı kanaati ile,özetleyip geçelim kısaca.
Haşladığımız yapraklarımızla,tenceremizin dibini boş yer kalmayacak şekilde kaplıyoruz.
Bu herhangi bir yanma durumu söz konusu olur ise sarmalarımızı kurtarma amaçlı bir tedbir...
Ne olur ne olmaz değil mi ama:))
Sardığımız yapraklarımızı tenceremize diziyoruz.
Biraz zeytinyağı ve nar ekşisi ilavesi sarmalarımızı pişiriyoruz.
Pişen sarma ve dolmalarımı biraz dinlendirdikten sonra,servis tabağına alıp,sevdiklerimize sunuyoruz...:)



Mutluluk...
Dostluk... 
Sevgi...
Keyif...
Huzur...
Ve hepsinden önemlisi sağlık, yaşamımızın her anında yanıbaşınızda  olsun...
Tüm negatif enerjinizi ve yorgunluklarınızı resetlediğiniz bir tatil diliyorum hepinize:)
Tüm hak eden etmeyen herkese:))

Allah,a emanetsiz !!!


Devamı »

LÜTFEN YARDIIIMM....!!!

20 Ocak 2012 Cuma 60 yorum


Soruma nereden başlasam bilemedim bi türlü...
Sevgili arkadaşlarım,
nerede ise iki buçuk üç aydır,izlediğim blogları göremiyorum:( :(


Sorumu daha da açmam gerekirse,kumanda panelinde,dumanı üstünde paylaşımların yapıldığını saniye saniye gösteren panelim buhar olup uçtu sanki...
Ve beraberinde de tüm izlediğim blog listemi de alarak hemde...:(
Uzun zamandır bekliyorum,belki düzelir mi diye ama baktım olacağı yok,bir bilene sorayım dedim...


Arkadaşlarımı google,den arayıp bulmak suretiyle ziyaret edebiliyorum ve tüm adresleri aklımda tutmam imkansız olduğu için,arkadaşlarımın haklı sitemlerine maruz kalıyorum.:(


Google reader,de görüntüle dediğim zaman da anlam veremediğim bir görüntülenme dizini geliyor önüme...
Bir kaç arkadaşımdan da böyle bir sorun yaşadıklarına dair duyumlar almıştım.
Bir kere,ben güncellenen yeni ara yüzü sevemedim bir türlü.
Çok soğuk geliyor bana nedense.


Sözün özü,böyle bir durumla karşılaşan var mı ve nasıl bir çözüm bulunabilir bu duruma???
Bu konu ile ilgili engin bilgilerinize ve görüşlerinize ihtiyacım var...:)


SEVGİYLE KALIN...





Devamı »

ÇITIR ÇITIR BÖREK VE BİR DOST...:)

16 Ocak 2012 Pazartesi 90 yorum


Savaşın en kanlı günlerinden biri.. 
Asker, en iyi arkadaşının az ileride kanlar içinde yere düştüğünü gördü. 
İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altındaydılar. 
Asker teğmene koştu ve: 
" Teğmenim. Fırlayıp arkadaşımı alıp gelebilir miyim?.." 
Delirdin mi? der gibi baktı teğmen... 
" Gitmeye değer mi?. Arkadaşın delik deşik olmuş...

Büyük olasılıkla ölmüştür bile.. Kendi hayatını da tehlikeye atma sakın.." 
Asker ısrar etti ve teğmen "Peki " dedi.. 
" Git o zaman.." 

İnanılması güç bir mucize.. 
Asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı. 
Onu sırtına aldı ve koşa koşa döndü.. 
Birlikte siperin içine yuvarlandılar. 
Teğmen,kanlar içindeki askeri muayene etti.. 
Sonra onu sipere taşıyan arkadaşına döndü: 
" Sana değmez! Hayatını tehlikeye atmana değmez, demiştim. 
Bu zaten ölmüş.." 
" Değdi teğmenim. " dedi asker..
" Nasıl değdi? dedi teğmen.. Bu adam ölmüş görmüyor musun?." 
" Gene de değdi komutanım.. 

Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı.. 
Onun son sözlerini duymak, dünyaya bedeldi benim için.." 
Ve arkadaşının son sözlerini hıçkırarak tekrarladı... 


" Dostum!.. Geleceğini biliyordum!.. demişti arkadaşı...
" Geleceğini biliyordum..."



                                  PASTANIN TARİFİ İÇİN TIK TIK:)


Hepimizin hayatında böylesine gerçek dostları,arkadaşları olması dileğimle:)
Hayatın keşmekeşleri arasında,yok olmaya yüz tutmuş gerçek dostlukların,elimizde kalan son kırıntılarına sahip çıkmalıyız aslında...
Böylesine dostlar ve dostluklar şu kısacık ömür çınarımızın sapasağlam kökleri olur inşAllah...
13 yıllık arkadaşlığın,bir gün gelip sanal ortamda blog kardeşliği adı altında devam edeceğini birileri söylese hayatta inanmazdım:)
Kimden bahsettiğimi merak ettiniz mi:)
bir kase lezzet,yepyeni tazecik bloggerımız kendisi..:)
Umarım bu sayfa kendisine yepyeni güzellikler ve dostluklar kazandırır:)
Geçtiğimiz hafta içi eli kolu dopdolu çaldı kapımı bu güzel insan...
Nasıl mahcup oldum anlatamam...
Ablacım tekrar teşekkürler bu güzel lezzetler için:)

                                                KURABİYENİN TARİFİ İÇİN TIK TIK:)

Yaklaşık olarak,bundan 6 ay öncesinde,birileri bana deseydi ki,bir gün gelecek birilerine blog oluşturmak için yardımda bulunacaksın....HAYATTA İNANMAZDIM...
:)))
Ama şu an,bu sayfanın oluşturulmasında,ufacık tefecikte olsa,yardımcı olabildim ise ne mutlu bana:)
Onun hünerlerinden,emin olun hepimiz faydalanacağız bu sayfa sayesinde...




Cumartesi akşamdan,kızımla beraber sardık bu çıtır börekleri...
Benden daha meraklı mutfakta bir şeyler yapmaya kızım...
Pazar sabahı sarıp pişirmekti niyetim böreğimi,ama bizim çitlembik,yufkaları dolapta görmüş ve çıkarmış bile börek yapmak için:)
Sabah yapacağız dedimse de dinletemedim:)
El birliği ile sardık böreklerimizi.
Ben serdim yufkaları o yağladı...
Ben iç harcını koydum,sardım, o kesti:)
Eğlenceli mi nee,anne kız mutfak işleri yapmak !!
Sardık sarmaladık, attık böreklerimizi serin bir yere:)
Ohh dedim nihayetinde,sabah yarım saat daha geç kalkabiliriz artık:)


Pazar sabahı, kahvaltı soframıza arzı endam ettiler sıcak sıcak bu çıtır böreklerimiz...:)
Gururla sunduk anne kız bu lezzetli böreği sevdiklerimize:)
Sizler de tatmalısınız bu güzel lezzeti mutlaka...


O muhteşem çıtırtı,anlatılmaz yaşanır:)






Bu muhteşem çıtırtıyı tatmak isteyenler için,reçetemiz şu şekilde...


                          MALZEMELER



  • 1 kg yufka
  • yarım demet maydanoz
  • 300 gr beyaz peynir(veya arzu ettiğiniz her hangi bir iç harç)
  • 150 gr tereyağı
  • 1 kahve fincanı sıvı yağ
  • üzeri için bir yumurtanın sarısı
                     HAZIRLANIŞI

  1. öncelikle arzu ettiğimiz iç harcımızı hazırlıyoruz.
  2. tereyağımızı eritip,sıvı yağ ile karıştırıyoruz.
  3. yufkamızı serip hafifçe yağlıyoruz.
  4. kenar kısmına iç harcımızı koyup,yufkamızı rolu yapıyoruz.
  5. arzuladığımız aralıklarda kesip,yağlı kağıt serilmiş tepsimize diziyoruz.
  6. tüm yufkalarımıza,aynı işlemi uyguluyoruz.
  7. son olarak üzerlerine çok az fırça yardımı ile yağımızdan gezdirip,yumurta sarını da sürüyoruz.
  8. üzerlerine çörekotu veya susam serpebilirsiniz.
  9. 180 derece ısıtılmış fırında,üzerleri kızarana kadar pişiriyoruz...



Hepinize sağlıkla, huzurla, bereketli kazançlarla dolu günler diliyorum...

Sevgiyle kalın....:))


Devamı »

İLGİNÇ BİLGİLER

0 yorum


Bir şişenin geri dönüşüm ile tekrar kullanılabilir hale gelmesi, dünya çapında toplam bir saniyeliğine 1000 watt enerjinin tasarrufunu sağlıyor. Çünkü aksi takdirde o şişe tekrar üretilecek, hem hammadde hem de elektrik enerjisi kaybolacak.
Geri Dönüşüm
Devamı »

TEŞEKKÜRLER KOSKA :))

33 yorum




Bu gün evden çıkmamıza saniyeler kala, çalan zil ile heyecanlandık ailece...


Gelen kargo idi ve KOSKA,dan hediyelerimiz gelmişti...:)


Koska,nın bir çok ürününü severek ve beğenerek  kullanırım yıllardır...


Light ve şekersiz ürünleri,tahin ve pekmezi çeşit çesit reçelleri ile vazgeçilmezidir çekirdek ailemizin...


Şimdi de sıcak helvayı tatma fırsatı bulmuş olduk koska sayesinde...


mutlaka denemelisiniz...:)


Ayrıca ultra midi fırın için de çok teşekkürler:)


Kızım öyle mutlu oldu ki,resimlemem için beş dakika bile bekleyemezmiş,hemen bir şeyler pişirmeliymiş:))






      TEŞEKKÜRLER KOSKA  !!!



Devamı »

KESTANE ŞEKERİ TADINDA KABAK TATLISI:)

12 Ocak 2012 Perşembe 96 yorum


Büyüğü Halil ...
Küçüğü ise İbrahim ...
Halil evli ve çocukları var ...
İbrahim ise bekar.
Ortak bir tarlaları varmış iki kardeşin .
Ne mahsul çıkarsa, ikiye pay ederlermiş. Bununla geçinip giderlermiş.
Bir yıl, yine harman yapmışlar buğdayı ve  ikiye ayırmışlar.
İş kalmış hasadı ambara taşımaya. Halil, bir teklif yapmış.
İbrahim kardeşim; Ben gidip çuvalları getireyim,sen buğdayı bekle...
-Peki abi demiş İbrahim.
Ve Halil gitmiş çuval getirmeye.
O gidince, düşünmüş İbrahim.
-Abim evli, çocuklu daha çok buğday lazım onun evine.
Böyle demiş ve, kendi payından bir miktar atmış onun hissesine...
Az sonra Halil çıkagelmiş.
-Haydi İbrahim demiş, önce sen doldur da taşı ambara hasadını...
Peki abi !
İbrahim, kendi yiyeceğinden bir çuval doldurup düşer yola.
O gidince, Halil düşünür bu defa : Der ki:
-Çok şükür, ben evliyim, kurulu bir düzenim de var ama kardeşim bekar,
O daha çalışıp, para biriktirecek ev kurup evlenecek kendisine yuva kuracak...

Böyle düşünerek, kendi payından atar onun hissesine birkaç kürek...
Velhasıl biri gittiğinde, öbürü, kendi payından atar diğerine...

Bu, böyle sürüp gider, ama birbirlerinden habersizdirler.
Nihayet akşam olur.

Karanlık basar görürler ki, bitmiyor buğdaylar.

Hatta azalmıyor bile...
Hak Teala bu hali çok beğenir.
Buğdaylarına bir bereket verir, bir bereket verir ki...
Günlerce taşır iki kardeş bitiremezler şaşarlar bu işe.
Aksine çoğalır buğdayları dolar taşar ambarları.


Bu bereketin adı: Halil İbrahim bereketidir ... 
Bugün “Bereket” denilince, bu kardeşler akla gelir değil mi hep...


Yüce Yaradan,hepimizin yuvalarına, sofralarına Halil ve İbrahim bereketi versin inşAllah...





Hadi bilin bakalım:)
Niye kestane şekeri tadında dedi ki şimdi Ayşegül bu tatlıya:))
Şunu itiraf etmeliyim ki,bu tatlıyı yerken kestane şekeri yiyormuşum hissine kapılıyorum desem:))
Tatlı ile aram öyle çok aman amann iyi değildir...
Olmazsa olmazlarım arasında hiç olmadı tatlı bu güne kadar benim için...
Ama gelin görün ki,tatlısız asla sofraya oturmak istemeyen kıymetli eşim için,
günlük tatlı telaşlarım! olmuştur benim her daim:))
Sütlü tatlılar favorimiz olsa da,şerbetli tatlılara da her daim açığızdır mesela:)
Kabak tatlısını yıllardır yaparım...
Klasik bildiğimiz turuncu kabuklu kabağa aşinayız biz...
Bir de gri renkli Adapazarı kabağı(yanlış biliyorsam düzeltin lütfen) diye satılanlar var mesela...
Yıllarca hiç elim gitmedi nedense bu kabağa...
Yahu bi dene,ne olur sanki değil mi:)))
Semt pazarımda,hep bal kabağı aldığım bir abla var...
Hiç şaşmam hep ondan alırım kabağımı.
Onun tavsiyesi üzerine ilk defa,kabuğu gri renkte olan kabağı aldım ve pişirdim...
mmmm...
misss miss...
Lokum mu desem,yoksa kestane şekeri mi:)))
Artık gerisine siz karar verin...
:))
Abartı değil gerçekten nefis oldu...
Bu lezzetten kendinizi mahrum bırakmayın derim ben...
Bal kabağının,faydalarını ise hiç saymama gerek yok sanırım,hepimizce biliniyor zaten...
Hem bir nokta daha var güzel olan,bu kabağı tencerede yaptım ve öyle çabuk pişti ki...
Fırında saatlerce emek harcayarak yaptığım tatlılardan daha lezzetli oldu diyebilirim kesinlikle...
Bundan böyle, hiç ön yargılı olmamak gerektiği kanısına vardım farklı lezzetler konusunda:)


Yıllarca gri kabağı lezzetsiz statüsüne koyup,ess geçtiğim için üzgünüm...
Şimdilerde benim mutfağımda,turuncu kabuklu kabağın  tahtını sallıyor gri renkte olan:)
Deneyin ve sizde farkı görün lütfen:)


Kısaca özetleyelim tatlımızın yapımını...


             MALZEMELER

  • 2 kg bal kabağı
  • 4 su bardağı toz şeker(arzu edilirse 1 bardak daha eklenebilir)
  • bir çay bardağı su
  • 4-5 adet karanfil tanesi
              HAZIRLANIŞI
  1. öncelikle kabağımızın kabuğunu dikkatli bir şekilde soyup,istediğimiz büyüklükte dilimliyoruz.
  2. tenceremize kabağı,toz şekeri,suyu,karanfil tanelerini ekleyip,ateşe koyuyoruz.
  3. kısık ateşte kabaklarımız suyunu salıp çekene kadar pişiriyoruz.
  4. suyunu son zerresine kadar çektirmiyoruz ki,biraz şurubundan kalsın parlaklık için.
  5. arzuya göre kaymak,ceviz ve tahin eşliğinde servise sunuyoruz.


Bir de unutmadan!!!
Muhteşem bir hediye çekilişine davet ediyorum sizleri...


Fotografium Canon 600D profesyonel fotoğraf makinesi hediye ediyor! Yarışmaya katılarakCanon 600D Manfrotto tripod ve Kata sırt çantası kazanma şansı yakalayın! http://blog.fotografium.com/fotografium-canon-600d-hediye-ediyor/ sayfasını ziyaret ederek yarışma hakkında diğer bilgilere ulaşabilirsiniz.

BOL ŞANSLAR!!!

Mutlu huzurlu ve bol dinlenceli hafta sonları olsun efendim:)...


HAYIRLI CUMALAR....
Devamı »

HAŞHAŞLI ÇÖREK VE KARIŞIK PİZZA:)

9 Ocak 2012 Pazartesi 105 yorum

                                                    
                                           KÜÇÜK BİR ÇOCUK VE DUA...
Küçük çocuk deniz kenarına oturmuş, gözlerinide ilerdeki bir noktaya dikmişti. Belki de bir saattir öylece duruyordu. Onun bu hâli, alışveriş için balıkçı sandallarının kıyıya dönmesini bekleyen bir ihtiyarın dikkatini çekti. Yaşlı adam, seke seke onun yanına gidip, 
-Merhaba delikanlı!. dedi. Bu gün deniz çok harika değil mi? 
Küçük çocuk, başını çevirmeden,
-Ama rüzgârlı, dedi. Topum denize düşünce sürükleyip götürdü. Adam, çocuğun yanına oturup,--Eğer biraz genç olsaydım, yüzüp onu alırdım!. dedi. Ama şimdi adım bile atamıyorum.
Küçük çocuk, ona cevap vermedi. Ve kıyıdan uzaklaşan topunu daha iyi görebilmek için, hemen yanındaki tümseğe çıktı.
Yaşlı adam, sakin bir ses tonuyla:
- Ümidini hiç bir zaman kaybetme!. dedi. Bence dua etsen çok iyi olur.
Çocuk, büyük bir sevinçle:
- Dua etsem topum geri gelir mi? diye sordu. Denize düştüğü yeri bilir mi?
- Allah isterse eğer, ona öğretir!. dedi ihtiyar. Topun geri gelmese de, duaların sevabı sana yeter.
Küçük çocuk, yaşlı adamın sözlerini biraz düşündükten sonra, her okuduğunda dedesinden bahşiş kopardığı duaları ardı ardına sıraladı.
Daha sonra da, topun dönmesi için Allah'tan yardım istedi. Ama üzüntüsü azalmamıştı. O topa bir sürü para harcamış, bayram parasını bile ona katmıştı...
Şimdi artık tek şansı, bazen olduğu gibi, rüzgârın âniden yön değiştirmesiydi. Ama deniz çok büyüktü, topu ise küçücük. Akşam üstü hava biraz daha sertleşti. Ve güneş batmak üzereyken sandallar döndü. Çocuk, eve gitmek istemiyordu. Bu yüzden de ihtiyarla birlikte oyalandı. 
Yaşlı adam, hep aynı balıkçıdan alışveriş yapardı. Sonunda onu bulup:
- Avınız inşallah iyi geçmiştir!. dedi Eğer varsa, birkaç kilo alabilirim.
Sandaldaki adam, bir kova içindeki balıkları gösterip:
- Zaten ancak o kadarcık tutmuştum, dedi. Denizde "av" diye bir şey kalmadı.
- Dua etmeyi denediniz mi? diye atıldı çocuk. Ümidinizi sakın kaybetmeyin!. 
Balıkçı için her şey tesadüftü. Bunun için de "rasgele" derlerdi. Ama şimdi bir şey hatırlamıştı. Yıllar yılı unuttuğu bir şeyi. Çocuğun yanaklarını okşarken:

- Dua ha!. diye mırıldandı. O zaman tutar mıyım?
- Tutamasanız bile, duaların sevabı size yeter, dedi çocuk. Bunu yeni öğrendim.
Balıkçı, böyle bir sözü ilk defa duyuyordu. Başını ağır ağır sallayarak:
- Ben de yeni öğrendim!. diye gülümsedi. Üstelik de küçük bir öğretmenden.

Çocuk, bu sözlerden çok hoşlanmıştı. Artık topun gitmesine üzülmüyordu. Yanındaki yaşlı adam ona bir göz kırparken, balıkçı tekrar sandala yöneldi ve ağların üzerindeki eski örtüyü açtı. Bir top vardı orada. Henüz ıslak olduğundan, ışıl ışıl parıldayan bir futbol topu. Balıkçı, onu çocuğa uzatıp:
- Öğretmenlerin hakkı hiç ödenmez!. dedi. Bunu biraz önce denizde buldum!. Küçük çocuk, rüyada olmalıydı. Hiç beklenmedik şeylerin yaşandığı bir rüya. Aceleyle sağa sola bakındı. Ama her şey gerçekti. Balıkçı da, sandal da, ihtiyar da... Topu ise, işte ellerindeydi. Ona sıkıca sarılıp:

- Bir daha benden izinsiz gezmek yok!. dedi. 

Ya DUA etmeseydim ne olurdu halin o zaman???
.....................................................
Sizlerde dua etmeyi denediniz mi sıkıntılı ya da mutlu anlarınızda?
Belki dualarınız hemen gerçekleşmeyebilir ama,o duaların sevabı yeter bizlere...
Dua,en kıymetli hazine bizim için...
Biter diye de hiç korkmayın,istediğiniz kadar kullanın...
Öyle bir hazine ki,sınırsız ve karşılıksız verilmiş hemde...
Tüm dualarımızın kabul olması dileğimle....

Sahibi olduğumuz nimetlere, bolca şükürler edilerek geçirilen bir haftanın ardından,sağlık ve huzur dolu bir hafta dileyerek başlamak istiyorum sözlerime.
Zira sağlık her işin, her şeyin başı imiş,bir kez daha anladım...
Hele ki bu sağlığı bozulan kişi evin hanımı ise,her bir şeyin ipinin ucu kaçabiliyormuş:)


Öncelikle merak edip,beni arayan,geçmiş olsun dileklerini ileten tüm arkadaşlarıma sonsuz teşekkürler:)
Ayrıca benim minicik mutluluğuma ortak olan,birbirinden değerli ve anlamlı onlarca yorum bırakan, güzel ve kıymetli insanlar!!!
Hepinize kucak dolusu sevgilerimi gönderiyorum:)
Birbirinden güzel ve değerli yorumlarınız inanın beni çok mutlu ediyor:))
İyi ki varsınız....:))
Üç günlük (cuma günü de okul yoktu)tatil süresince,gerek fırtınanın azizliği, gerek benim mızmız halim sebebi ile eve hapsoldu diyebilirim kuzucuklar:)
Sarındığım polar battaniyemi tepeme kadar çektiğim anlarda,kafa kafaya vermiş iki kardeşin yaptığı ödevler,fısır fısır bir ses tonu ile edilen sohbetlerinin ninni etkisi,dışarıdaki fırtınanın uğultusunu ve şiddetini örtmeye yetti her defasında:)
Bu konuşmalardan birinde,oğlum bir şeyler atıştırma fikri atıyor ortaya:)
kızım,ben hazırlarım diyor ve mutfağa gidiyor...
ardından abi de gidiyor...
Mutfaktan gelen tıkırtılar,olayın atıştırmalık bir şeyler hazırlamanın dışında bir şeyler yapıldığı sinyalini veriyor bana:)
Mutfağa gidip ne yaptıklarına bakmak istiyorum ki,ne mümkün gidebilmek...
İşte tam anlamı ile yataktan kalkmak için mücadele vermenin ne demek olduğunu o an yaşıyorum:)
Sanki üzerimden bir press makinesı geçmiş ve ezimm ezimm ezilmiş tüm vücudum...
Tüm eklemlerimi tutan bağlarım,cümbür cemeat, beni bırakıp,tam mevsimidir deyip,bir kayak merkezine tatile gitmişler sanki:))
Yok....
Dermanım...
Gücüm...
Kuvvetim....
Her biri firarda sanki...:)




Hal böyle olunca,ağrı kesicilerin ve vitaminlerin etkisinin tam manası ile nokta atışı yaptığı anlarda,kısa süreli de olsa bir koşu mutfağa girildi hep:)


Pratik ve kolay olan ne varsa el birliği ile hazırlandı ve minicik ellerin yardımı ile sofraya taşındı:)
Anneye yemesi için, edilen boll ısrarlar eşliğinde tüketildi bu güzel lezzetler...:))
Tez zamanda toparlanıp, eski iştahlı halime döndüğüm gün, sanırım her şey normale dönmüş olacak hayırlısı ile:)


Haşhaşlı çöreklerle ilk tanışmamız,geçen yıl abimlerle gittiğimiz Afyon gezisinde oldu...
Buralarda da yemiştim ama,sanki o haşhaş ezmesinin tadı daha bir güzeldi sanki...
Ya da daha yoğun kullanmışlardı haşhaş ezmesini...
Afyon,da kaldığımız üç gün boyunca,kahvaltı masamızın baş aktörü oldu haşhaşlı çörekler ve Afyon,un meşhur kaymağı:)


Geçtiğimiz hafta,semt pazarımda ciddi bir haşhaş ezmesi arayışı içerisine girdim...
Bulduklarımın ya kokusu hoş değildi yada,kupkuru gibiydi...
Daha sonra Urfa,lı bir baharatçıyı önerdiler bana...
Ne arasanız var...
Öyle güzel kokular yayılmış ki dükkanın içerisine,içeriye girince mest oluyorsunuz...
Ve ben Afyon,da yediklerimiz kadar güzel ve lezzetli haşhaşlı çörekler yaptım bu sayede:)
Gönüllerden dökülen bin bir türlü iltifat eşliğinde,hasta  anneyi şımarttılar bu lezzet sayesinde:))


Bu güzel lezzetimizin tarifi ise şöyle...


MALZEMELER


Hamuru için

  • 1 bardak ılık süt
  • 1 bardak ılık su
  • 1 çay bardağı yoğurt
  • 2 yumurta(birinin sarısı üstüne)
  • 2 tatlı  kaşığı toz şeker
  • 1 tatlı kaşığı tuz
  • 1 paket instant maya
  • aldığı kadar un
İç harcı için
  • 4 yemek kaşığı haşhaş ezmesi
  • yarım çay bardağı sıvı yağ
Üzeri için
  • tane haşhaş,çörekotu veya susam arzunuza göre...
Hazırlanışı

  1. hamuru için tüm malzeme karıştırılıp bir kenara alınır ve yarım saat dinlendilir.
  2. haşhaş ezmesi ve sıvı yağ,akışkan bir kıvama gelene kadar birlikte karıştırılır.
  3. dinlenen hamurdan,portakal büyüklüğünde bezeler alınıp,30-35 cm açılır.
  4. açtığımız hamurumuza,hazırladığımız haşhaş ezmemizden her tarafına gelecek şekilde sürüyoruz.
  5. haşhaşı sürdükten sonra,bir ucundan başlayıp,hamuru rulo yapıyoruz.
  6. rulo haline getirdiğimiz hamuru,bıçak ile 4 cm kalınlığında kesip,dik olarak,yağlı kağıt serilmiş tepsimize diziyoruz.
  7. aynı işlemi hamurumuz bitene kadar uyguluyoruz.
  8. şekillendiğimiz tüm hamurlarımızı,bir tepsi ve bez yardımı ile üzerini kapatıp mayalandırıyoruz.
  9. mayalanan çöreklerimizin üzerine yumurta sarısı sürüp haşhaş tanecikleri serpiyoruz.
  10. 180 derece ısıtılmış fırında üzerleri kızarana kadar pişiriyoruz.
Pizzamıza gelince,pizzamız için özel bir hamur yoğurmadım açıkcası bu defa...


Ben haşhaşlı çörekleri yapma telaşında iken,oğluşun isteği ile,bu pizza çıktı ortaya.
Aynı hamurdan hem de...
Lezzeti de öyle güzel oldu ki,klasik pizza hamurumdan,vazgeçip, bu hamurla yapmayı düşünüyorum bir daha ki sefere kısmetse pizzayı...
Üst malzemesi için mantar, sucuk,kırmızı ve yeşil biber,domates,bol kaşar ve kekik kullandım...
Daha sonra detaylı bir pizza tarifi postum olacak önümüzdeki günlerde  inşallah...:)


Sağlıkla huzurla ve bereketle dolup taşan bir hafta dileğimle:)


EN GÜZEL'E EMANETSİNİZ....



Devamı »

BİRİNCİLİĞİM VE HEDİYE YAĞMURUNA TUTULDUM BENN:))

5 Ocak 2012 Perşembe 94 yorum


Bu gün ben değil de, hediyelerim konuşsun olur mu sevgili arkadaşlarım...?
Son 4 gündür öyle güzel haberlerle uyandım ki güne,tüm gün boyunca sevindirik bir halde ağzım kulaklarımda dolanıyorum desem yeridir:))
Bir çok  duygunun yavan yaşandığı günümüzde,arkadaşlığın,dostluğun güzelliğini hissetmek gibisi var mı?
Allah,ımm, bana böylesine güzel insanlarla tanışmayı bahşettiğin için sonsuz şükürler olsun sana...
Derya ablacım,beni tekrar tekrar mutlu ettiğiniz için şükranlarımı sunuyorum size:)


Söyleyin bana;onu sizlere anlatmam için nasıl kelimeler kullanmalıyım?
Kelimelerimin kifayetsiz kalacağını bile bile,bir kaç satır yazmak istiyorum bu güzel insan için:)
Size,hiç bir karşılık beklemeden değer veren,sizi seven ve tüm güzelliklere ulaşmanız için elinden gelenin çok daha fazlasını yapan,yüreği ve kendi güzel insan...
İyilik meleği misali bir çok kişinin yardımına koştuğuna ve tüm tanıdıklarının böyle düşündüğüne eminim....:)
Tüm zor ve mutlu anlarımda yanımda olacağına adım gibi emin olduğum bir ablam var artık benim...
Gecenin bir yarısı olması hiç fark eder mi,derya ablam yetişir imdadıma benim...:)
Aslında yazmak istediğim çok şey var,ama bu gün resimler konuşsun istiyorum daha fazla:)
Derya ablacım,bana  yaşattığın tüm güzellikler için çok teşekkür ediyorum tekrar...




Geçtiğimiz günlerde bir etkinlik düzenlemişti derya ablam...
Ve bende bu etkinliğe canı gönülden katılmak istedim...
Ama teknik aksaklıklar peşimi bırakmadı bu süreç içerisinde...
Son anda da olsa bu etkinliğe katılabildiğim için çok mutlu hissettim kendimi..
İnanamadım ama ucundan da olsa yakalamıştım ablamın etkinliğini..
Vee, hediyelerim bana ulaştı bu hafta...
:)))
Paketi açtığım anı görmeliydiniz....
Miiissss misss...
Evimin içerine öyle güzel bir koku yayıldı ki,ben böyle bir koku almadım bu güne kadar...
Birbirinden cici ve renkli sabunlar ve o nadide insanın özenle seçilmiş not defteri,birbirinden kıymetli notları aklımı başımdan aldı resmen....:)
Ablacım,evimin enn güzel köşesini süsleyecek bu güzellikler...
Hep seni hatırlayarak...:)
Emeklerine ve güzel yüreğine sağlık derya ablacım:)




Durun durun,daha bitmedi:)
Şimdi sırada,sonay,ımın birbirinden şeker hediyeleri vaaarr:)
Sonay,ımın sayfası ile tanışmamız tesadüflere dayalı bir an...
Bir gün nette gezinirken bir sayfada rastladım onun güzel yorumuna ve ismi çok hoşuma gitti bu yorumu yazan kişinin:)
Tıkladım ve sayfasına geldiğimde,yeni yeni tohumlarını atmaya başlamış taptazecik çıtır pıtır bir blogger buldum karşımda:)
O an daha bi heyecan duydum,çünkü ilk yazmaya başladığımdaki,hallerim ve heyecanlarım geldi aklıma:)
İçimden gelerek başarı dileklerimi ilettim kendisine:)
Ama nereden bilebilirdim ki,benim ilk yorum bırakan kişi olduğumu ve bunun sonay,ım için çook Büyük bir anlam ifade edeceğini:)
Sonrasında aldığım bir mail ile,büyük bir sevinç  ve şaşkınlık yaşadım:)
İşte diğer bir hediyemin hikayesi de böyle:)
Çokkk ama çok teşekkür ederim tatlımm...
İyi ki varsınız...
:)




İşte cicilerimin ilk geldiğindeki hali bu:)
Her ne kadar yolda kırılıp dökülmüşmüdür diye stres yaşa da benim canım kardeşim,çok şükür ki,bir zaiyat yoktu benim güzel hediyelerimde:)
Heyecan ile birer kare resimleyip açtım hemen paketi...
:))


Paketi açar açmaz Sonay,ımın bir birinden güzel notları ile mest oldum...
Canım benim,o nasıl güzel bir duadır öylee:)


Sonay,ımın duasını paylaşmak istiyorum buradan müsadesi ile...
Sizlerde amin derseniz,çok mutlu olurum:)


''Rabbim sana öyle güzellikler versin ki,öteki dünya da hiç bir şey kalmadı sanasın...
Ama bu dünyada verdikleri,öbür alemde vereceklerinin zerresi bile olmasın inşallah''
AMİNNNN....
Hepimiz için gelsin bu güzel dua inşAllah..


Paketi bu güzel duanın etkisi ile nasıl açtım bilmiyorum...
Samimiyet ile yazılmış ki,iliklerime kadar hissettim sanki duanın etkisini:)


Vee paket içinden sürpriz yumurta misali,çeşit çeşit,birbirinden güzel ciciler çıktıı:)




Kuzucuklar okuldan gelince,benim heyecanımı farkederek soru yağmuruna tuttular beni:)
Hediyelerimi görünce,her birini tek tek incelediler...:)
Ve kızım kitap ayracını direk üstüne alındı ve,
''Bunu benim için göndermiş kesin anne,baksana üstünde kız resmi var''
diyerek kaptığı gibi okuduğu kitabın arasına yerleştirdi bile:)
Sonay,cım,bu güzel ve zarif hediyelerin için çok teşekkür ediyorum canım...
Zevkle kullanacağım seni hatırlayarak...
Çok teşekkür ederim tatlım bir kez daha, emeklerine ve bu güzel düşüncene...:)




Şimdi diyeceksiniz ki,bu tarif de ne alaka:)
Ve bu da günün son güzel haberi....
Sevgili arkadaşım,ülkü,nün ev sahipliğini yaptığı,70. hafta porselen demlik çay saati etkinliğine bu tarifim ile eşlik etmiştim...:)
Ve bana dün çok sürpriz olan bir mail geldi,ve tarifimin birinci seçildiğini bildirdi...
Ben çok şaşırmıştım açıkçası...
Hatta ve hatta zeynebim ile o gün gece aramızda kritik yapmıştık böyle bir hediye varmıydı bu etkinlikte diye:))
Birilerinin şaka filan yaptığını bile düşündük gece gece:)
Buradan porselen demlik ekibine ve Ülkü,cüğüme çok ama çok teşekkür ediyorum:)
Ve hediyemi, heyecan ile bekliyorum...
Bu arada etkinlikler devam etmekte tüm heyecanı ile ...
Ayrıca, gelen mail de nisan ayı gibi kısmetse bu etkinliğe ev sahipliği yapmam için teklifte almış bulunuyorum:)
Kısmetse seve seve bu etkinliğe ev sahipliği yapacağım inşallah...


Hepinize güzel bir gün diliyorum..
Sağlıkla ve sevgiyle kalın....
:)
Devamı »