http://translate.google.com.tr/?hl=tr&tab=wT#

Cappy Meyve Tanem: Yenecek Bu İçecek!

29 Şubat 2012 Çarşamba 10 yorum

Hem yenilebilen, hem içilebilen şeye ne denir? Yenecek bir içecek denir! Cappy Meyve Tanem denir! Cappy Meyve Tanem, içindeki gerçek şeftali parçaları ile benzersiz bir ürün. Düşünsenize, sezonunda özenle seçilen şeftalilerin kabukları el değmeden soyuluyor, küçük küpler haline getiriliyor. Sonra bu küpler, özel dolum makineleri ile leziz meyve sularına dağıtılınca, ortaya şimdiye kadar yapılmamış, yepyeni bir lezzet çıkıyor. Cappy Meyve Tanem taneleri, kıvamı, yoğun tadı ve güzel kokusu ile çok farklı, doğal olmayan hiçbir koruyucu madde içermiyor olması da başka bir artısı.

Cappy Meyve Tanem; kampanya odağına diyaloğu koyarak Twitter, Facebook ve Ekşi Sözlük gibi platformlarda paradoksları irdeliyor.

Ürünün lansman kampanyasının başlangıcında da işin içinden çıkmaya çalışan iki ünlü isim var: Hayko Cepkin ve Mustafa Topaloğlu. Kendileri başlı başına paradoks olan konuklar, “Çık İşin İçinden” adlı, serinin ilk internet talk show’unda uzun zamandır hepimizin aklında olan fakat hiçbirimizin düşünmek istemediği, o denli kafa karıştırıcı olan soruların içinden çıkmaya çalışıyorlar. Mustafa Topaloğlu ve Hayko Cepkin’in paradoks tartışmaları herkesi çok değiştirecek.

Bir de siz şansınızı denemek için videoyu izleyip içinizdeki gizli filozofu dışarı çıkarabilir ve #cikisinicinden hashtag’ini kullanarak attığınız Tweet’lerle paradoks çözümlerine yardımcı olabilirsiniz. Baktınız yardım lazım, @meyvetanem’i takip edebilirsiniz.

Mustafa Topaloğlu ve Hayko Cepkin’in yer aldığı, serinin ilk internet talk show’u  7 Mart’ta Cappy Türkiye  Facebook sayfasında!

Yenecek mi, yoksa içecek mi? Hadi bakalım, #cikisinicinden!

Kampanyanın devamı ve paradokssal konuklarıyla gelecek talk show’ları izlemek için:
http://cappy.com.tr/yenecekbuicecek
https://www.facebook.com/CappyTurkiye
https://twitter.com/MeyveTanem
adreslerini ziyaret edebilirsiniz.


Bir bumads advertorial içeriğidir.





Devamı »

KOMŞULARLA PİZZA KEYFİ:)

27 Şubat 2012 Pazartesi 94 yorum

Uzuuunnca bir aradan sonra,nereden ve nasıl başlasam diye düşünmekten,iki satırı karalamayı başaramadım on dakikadır:)
Ne kadar zaman oldu yaz(a)mayalı,ben bile unuttum sanki..:)
Özlem ve muhabbet ile selamlıyorum hepinizi...
Yoğunca geçen bir haftanın ardından,elde kalanlar,gurbet ellere gönderilen askerimizin ardından dökülen gözyaşları,ve bu haklı gururu yaşayan,gözü yaşlı anne ve babalar...
Hava limanında beklerken,asker uğurlayan annelerin yerine koydum kendimi bir an...
Hem gurur verici,hemde insanın yüreğini taa derinden,cızz ettiren sahneler canlandı gözümde...
İşte o an insanın elinde olmadan,gözyaşları süzülü veriyor kendiliğinden boncuk boncuk...
Kınalı kuzularına sağlıkla kavuşmaları tek temennimiz,tümm ana ve babaların...
Dualarımız tüm Mehmetçiklerle olsun inşallah...


Hafta sonunda,ailece sinemaya çıkartma yaptık:)
Fetih 1453 filmine...
Kuzucuklar ile aynı filme girdik ve kızım filmi değil beni seyretti resmen:)
Filmin enn can alıcı noktalarında,yanımdaki koltuktan öne doğru başını uzatıp,''anne ağlıyormusun?''diye sordu durdu:))
Ağlamadım mı?
Ağladım tabiki de,kızıma rağmen hemde...:)
Filmi izlemek isteyenler,hiç vakit kaybetmemeli bence..
Ecdadım ile,Türklüğüm ile bir kez daha gurur duydum..
Ne zorluklar,ne cefalar eşliğinde kazanmışlar bu eşsiz toprakları.
O sahneler hala gözümün önünden gitmiyor.
"Istanbul mutlaka fethedilecektir. 
Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden ordu ne güzel ordudur.” 
Allah O güzel kumandan ve askerlerden razı ve memnun olsun...
Bizleri de şefaatlerine mazhar eylesin...




Geçtiğimiz günlerde,bir nevi gelenekselleşen pizza keyfi için toplandık komşularımız ile.
El birliği ile yapılan leziz pizzalar, hoş sohbet eşliğinde bir güzel silinip süpürüldü:)
Sizlerde bu güzel lezzeti sevdiklerinize sunmak isterseniz,reçetemiz şu şekilde...


MALZEMELER (1fırın tepsisi için)
  • 2 su bardağı un(kalın hamurlu seviyorsanız,un miktarını çok az arttırabilirsiniz)
  • 1 yumurta
  • 1 çay bardağı ılık süt
  • 1 çay bardağı ılık su(gerektiği kadarı kullanılacak)
  • 1 tatlı kaşığı şeker
  • 1 tatlı kaşığı tuz 
  • 1 tatlı kaşığı instant maya

ÜZERİ İÇİN•    2 çorba kaşığı ketçap ve 1 tatlı kaşığı sıvı yağ
•    2 adet domates
•    2 adet sivribiber
•     sucuk salam sosis(arzuya göre)
•    1 yemek kaşığı kekik
•    yarım kg mantar(harlı ateşte suyunu çektirelim)
•    1 su bardağı kaşar rendesi
•    1 çay kaşığı tuz ve mısır

     HAZIRLANIŞI
  1. öncelikle hamurumuzu yoğurup bir kenara alıyoruz.
  2. hamurumuz dinlenirken,temizleyip doğradığımız mantarın,suyunu harlı ateşte çektiriyoruz.
  3. kullanacağımız,tüm malzemeyi hazırlıyoruz.
  4. hamurumuzu tepsimizin boyutunda açıp,üzerine ketçap ve çok az sıvı yağ sürüyoruz.
  5. malzemelerimizi tutması için,çok az kaşar peyniri rendesi serpip,biber,sucuk,mantar,domates  mısır ve arzu ettiğimiz diğer malzemeleri sırası ile diziyoruz.
  6. 175 derecelik fırında(fırına göre ısı değişebilir)pişiriyoruz.
  7. son olarak,pişen pizzamızı fırından çıkarıp,üzerine bol kaşar rendesi, kekik ve pul biber serpiyoruz.
  8. kapattığımız fırınımızda,kaşarlar eriyene kadar bekletip,servise sunuyoruz.


Sağlıkla huzurla ve bol kazançla dolu bir hafta temennisi ile..
Esen kalınız efendim.:)


Devamı »

Ece Sükan Benim Bloguma Yakışan VAIO'yu Seçti... Sıra Sende!

26 Şubat 2012 Pazar 9 yorum

Bana en çok Pembe VAIO yakışıyor!

Ünlü moda ikonu Ece Sükan, Sony VAIO için ilginç bir işe imza attı. Blogların renkli dünyası ile Sony VAIO'nun renkli dünyasını birleştiren Ece Sükan, birçok blog gibi benim blogumu da inceledi ve yakışacak olan rengi belirledi. Ece Sükan, blog içeriği, tasarımı, duruşuna göre 6 farklı rengi olan Sony VAIO içinden bana Pembe VAIO'yu seçti.



sony-vaio


Ayrıca Facebook üzerinde yapılmış özel bir aplikasyonla Ece Sükan profil fotoğraflarını inceliyor ve sana yakışan Sony VAIO'yu belirliyor. Sen de fotoğrafa tıklayarak Facebook üzerinden VAIO kazanma şansı yakalayabilirsin...



Bir bumads advertorial içeriğidir.
Devamı »

Rumeli Hisarı'nda Masalsı Bir Aşk Hikayesi!

22 Şubat 2012 Çarşamba 9 yorum



"Eski aşklar Yeşilçam'da kaldı" lafı klişe olmaya yüz tutmuşken, fırtınalı sevdalar, çekişmeli ilişkiler günümüzde hem magazin basınında hem de yakın çevremizde -buna kendimiz de dahil- karşımıza bolca çıkıyor. Sevgilimizi elimizden almak isteyen dış mihraplar yoğun şekilde çalışırken bize de biricik aşklarımızı elimizde tutmak için yapmamız gereken çok iş düşüyor. Bu konuya nereden geldiğimi açıklıyorum!

8x4 yeni deodorantları Beauty ve Beast için muhteşem bir project mapping uygulaması daha yapmış. Gösterinin hikayesi kısaca şöyle: romantik bir aşk hikayesi kötü niyetli bir ejderhanın tehdidi altına giriyor. Kahraman erkeğimiz çekici kokusunun da yardımıyla güzel kızı kurtarıyor ve hikaye mutlu bir şekilde sona eriyor.

8x4 dünyasını Facebook'tan takip etmek isteyenler; http://www.facebook.com/8x4Turkiye





Bir bumads advertorial içeriğidir.
Devamı »

ISPANAK BORANİ VE GANİMETLER:)

21 Şubat 2012 Salı 51 yorum


Göz açıp kapayana kadar geçen hafta sonunun ardından,bol koşturmacalı bir haftaya merhaba demiş bulunuyoruz:)
Cumartesi günü,kahvaltı sonrası,kuzucuklarla beraber,kitap fuarına gittik...
Fuar alanına yakın,kırmızı ışıkta durduğumda,etraftaki kalabalığa anlam verememiştim.
AKM otoparkına doğru ilerleyince,sanki gökten araba yağmışcasına dolup taşmıştı park alanı:))
Yer bulabilene aşkolsun:))
Otoparkta atılan üç beş tur sonrası,aracımıza, minnacıkta olsa bir park yeri bulmuş olmanın sevinci ile,koşar adımlarla girdik fuar alanına...:)
Amannn Yaa Rabbim.!!
Yolda gördüğüm kalabalık,buz dağının sadece ve sadece görünen kısmıymış meğerse:))
Nasıl bir kalabalıktır bu böylee...:)
Ciddi anlamda kitap aşığı,bir  Antalya halkı ile karşılaştık.
Standlara yaklaşıp kitap seçmek zor olsa da,bu durum çok hoşuma gitti açıkçası.
''Helal olsun'' dedim tekrar tekrar kitapsever Antalyalılara:)
Kızımın hayalinde,Canan Tan,ı görüp imzalı kitap almak vardı:)
İçeriye girer girmez,kitaplarımızı kaptığımız gibi,Canan Tan,ın imza kuyruğunda aldık sırayı...
Heyecanlı bekleyişin sonunda kuzumu görmeliydiniz...:)
tam manası ile kitap kurdu benim prensesim:)
İnşallah,kitaplara karşı olan heyecanı hiç tükenmez...
İnşallahhh...:)


                                              kızımın hayalinin gerçekleşme anı:)
Alınan imzaların ardından,kitapların ve kalabalığın arasında kaybolduk tekrar:)
Kitap fiyatları konusunda,hayal kırıklığı yaşadım açıkçası...
Listeme eklediğim,almak istediğim bir çok kitabı alamadan döndüm sayılır:(
Varsa yoksa, kitap yurdu benim için.


Fuar çıkışı,çarşı pazar gezmeleri ve akşamına da bir dost ziyareti ekleyip,cumartesi gününü bereketli bir şekilde uğurlamış olduk:)
Bu hafta misafir tempomuz bir hayli yoğun olacağa benziyor...
Perşembe günü kısmetse,askerimiz var yolcu...
Hemde taaa Erzincan,a..:)
Sağlıcakla gidip,vatan borcunu ödeyip,sağlıcakla dönsün inşallah...


               fuar ganimetleri:)


Bu haftanın ilk lezzeti,ıspanak borani...
Yoğurt eşliğinde sunulduğu için, kuzucuklar severek yediler...
Boraniyi herkes farklı farklı yapıyor sanırım.
Beşamelli olanını hiç tatmadım,bu haliyle hem pratik, hem de çok leziz geliyor bana...
İsterseniz bir de bu haliyle deneyin:)
Ne dersiniz??
Gelsin mi reçetemiz...:)




MALZEMELER

  • 500 gr kadar ıspanak
  • 1 orta boy soğan
  • 2 yemek kaşığı zeytinyağı
  • 1 tatlı kaşığı kaşığı biber salçası
  • tuz
ÜZERİ İÇİN:
  • bir kase yoğurt
  • 1 diş sarımsak
  • tuz
SOS İÇİN
  • sıvı yağ
  • pul biber

HAZIRLANIŞI

Öncelikle ıspanaklarımızı,sirkeli suyla iyice yıkayıp kurutalım.

Diğer taraftan yağımızı tencereye alıp ısıtalım ve yemeklik doğradığımız soğanları ekleyip kavuralım,salçasını ekleyip kavurmaya devam edelim.
Ispanakları,doğrayıp ekleyelim ve hararetli ateşte su salmasına izin vermeden pişirelim.
En son tuzunu ve arzu ettiğiniz baharatlarını ekleyip,karıştırıp ocağın altını kapatalım.
Yemeğimiz ılındıktan sonra,yoğurda sarımsağı ve tuzu ekleyip pürüzsüz olana kadar çırpalım,ve bu karışımı,ıspanakların üzerine dökelim.
Üzerine de yağda yaktığımız pul biberini dökelim.

Yemeğimiz servise hazır...
Afiyet olsun...


Bu arada sevgili arkadaşımız,değmesin yağlı boya bloğunun sahibesi, cici bir çekiliş düzenlemiş:)
Katılmak istersiniz belki...

AĞZINIZDAN TAT,YÜREĞİNİZDEN SEVGİ VE HUZUR EKSİLMESİN EFENDİM...




  
Devamı »

YEMEK AŞKI,HEDİYE ÇEKİLİŞİ:)

20 Şubat 2012 Pazartesi 2 yorum

Merhabalaaar:)
Yoğun geçen bir günün ardından,sizlere harika bir hediye çekilişini duyurup kaçıyorum..
Yemek aşkı,SEÇİL,im harika bir hediye çekilişi düzenlemiş..
Şansını denemek isteyenler,buyursunlar lütfenn:)
tık tık:)

Bol şanslar...:)





Devamı »

LİMONLU HAŞHAŞLI REVANİ

17 Şubat 2012 Cuma 81 yorum
 KADERDEN KAÇMAK

Bir gün adamın birisi koşarak Hz. Süleyman'ın (a. s) huzuruna girdi. 

Adam tir tir titriyordu. 
Yüzü sararmış, dudakları morarmıştı. Hz. Süleyman:
- Ne oldu sana, bu halin nedir? dedi. Adam soluk soluğa cevap verdi:
- Azrail bana çok tuhaf bir nazarla, hatta hışımla baktı. İçime tarifsiz bir korku düştü. Sizin adaletinize sığındım, dedi.
- Peki, benden ne istiyorsun? dedi Süleyman (a.s).
- Ey adil padişah. Rüzgara emret, beni Hindistan'da bir adaya bıraksın. Belki orada Azrail'in hışmından canımı kurtarırım, dedi adam.
Hz. Süleyman rüzgara emretti ve rüzgar da adamı Hindistan'da bir adaya götürdü.
Ertesi gün Hz. Süleyman divan vaktinde halkı kabul ederken Azrail çıkageldi. Hz. Süleyman, bir gün evvelki hadiseyi, adama niçin hışımla baktığını sordu. Azrail:
- Ey Allah'ın şanı yüce peygamberi. Ben o adama hışımla bakmadım, onu görünce şaşırdım. 

Çünkü Cenab-ı Rabb-ül Alemin, bana: "Git, falan kulumun canını Hindistan'da al!" buyurdu. 
"Bu adamın yüz tane kanadı olsa yine de Hindistan'a gidemez." diye düşündüm. 
Hindistan'a gidince adamı orada buldum ve canını aldım, dedi...


Rabbim hepimizin kaderini, hayırla çizsin inşAllah...


Bu kıssayı,sevgili abim anlatmıştı.
Sıcacık baba ocağında, muhabbeti ve paylaşımı bol bir akşamda...
Çok etkilenmiştim.
O gece üzerinde bi hayli kafa yorduğum bir kıssa idi.
Paylaşmak istedim...
Kişiğiline,hitabetine her daim hayran olduğum,kıymetlim,bir tanecik abim...
Duruşu,hoş sohbeti ve engin bilgileri ile, girdiği her ortama farklı ışığını yansıtmıştır hep...
İyi ki varsın canım abiim...;)






Sağlığın,ağız tadı ile yenen yemeklerin,huzurla uyunan uykuların kıymetini anlamamız için minik bir sınavla dolu bir hafta geçirdik biz kuzumla.
Artık,dişlerimize karşı,daha bir özenli ve hassasiyet içerisindeyiz:)
Öyle ki, işi abartıp artık okula diş fırçası ve macun götürme talebinde bile bulundu oğlum:)
Ağrı ve acı ile dopdolu geçirilmiş gecelerin ardından,bize kalanlar bunlar...
Rabbim hiç birimizin evladının gözüne yaş değdirmesin...
Bir anne olarak,onun acı çekişini,göz yaşları içinde kıvranışını seyretmek kadar ızdırap dolu bir duygu daha yok sanırım.
Rabbim hiç birimizi,ve evlatlarımızı, çaresiz dertlerle sınamasın inşallah...


Hepinize geçmiş olsun dilekleriniz için sonsuuuzz şükranlarımı iletiyorum.
Sizlerin güzel dualarını ve dileklerini, oğlum teeek tekk okudu ve gözleri doldu...
''Sağolsunlar'' deyişini görmeliydiniz...:)


Çaresizlik "Allah 'tan" Gelen En Güzel İşarettir.
Duanın Vaktinin Geldiğini Gösterir.
Süzülüyorsa Gözünden Yaşlar,Hüzünlüyse Güzel Yüzün,
RABBİN Seni Özlemiş, Sesini Duymak İstemiş Demektir..!



Oğluma bu dizeleri okudum,dün öğle yemeğinde...
Yüzündeki ifade ve küçücük yüreğindeki muhakemeyi bizzat gözlerimle gördüm...
''Sağlıklı olduğumuz için daha çok şükretmeliyiz, demek istiyor değil mi anne'' dedi...
Kara gözlüm benim...
Evet kuzum öyle demek istiyor:)
Bizlere verdiğin tüüümm nimetlere,sağlık sıhhat ve afiyete sonsuz şükürler olsun Yüce Rabbim...




Bu hafta yeni lezzetler deneyip sizlerle paylaşmadığım için biraz buruk içim...
Dün akşam yemeğine gelen misafirlerim için,aceleyle ortaya çıkan bu lezzeti paylaşıp öyle girmek istedim hafta sonuna..
Resimler gece çekimi olduğu için pek hoş değil..
Affınıza sığınarak,reçetemizi verip,beni bekleyen tonlarca işin arasına gömülmek istiyorum müsadenizle...:)
Reçetemiz şu şekilde....


MALZEMELER(büyük boy yuvarlak borcam için)


  • 3 yumurta
  • 1 çay bardağı şeker
  • 1 çay bardağı sıvı yağ
  • 1 çay bardağı yoğurt
  • 1 çay bardağı irmik
  • 1 su bardağı un
  • 1 kahve fincanı haşhaş 
  • 1 paket kabartma tozu
  • limon kabuğunun rendesi(yaklaşık 1 çay bardağı dolusu)
ŞERBETİ İÇİN

  • 3 su bardağı toz şeker
  • 3 su bardağı su
  • 3-4 damla limon suyu
YAPILIŞI

  • Öncelikle şerbeti hazırlayın, bir tencereye şekeri ve suyu koyun, orta ateşte şeker eriyinceye kadar sürekli karıştırın, kaynamaya başlayınca altını kısın ve kısık ateşte 5-10 dk. kaynatın, indirmeye yakın limon suyunu ekleyin.
  • Kek malzemelerini, kek yaparken kullandığımız sıralama ile yumurtaları ve şekeri, şeker eriyinceye kadar çırpın, yağı ve yoğurdu ekleyip biraz daha çırpın, limon kabuğunu,kuru malzemeleri eleyip ekleyin ve karıştırın. 
  • hazırladığımız karışımı, yağladığımız borcama döküyoruz.
  • 175 derece ısınmış fırında, üstü kızarıp, batırdığınız kürdan temiz çıkıncaya kadar pişirin.
  • Fırından çıkınca, 3-4 dk. ılınması için bekleyip, keki tepside dilimleyerek, üzerine soğumuş olan şerbeti kaşıkla azar azar yedirin.
  • Tatlı soğuyunca buzdolabına kaldırın ve en 3-4 saat buzdolabında dinlendirip, arzu ettiğiniz şekilde üzerini süsleyip servis edin.
Sağlık...
Huzur...
Mutluluk...
Ve gülümseme, bünyenizden eksik olmasın efendim:)
ESEN KALINIZ...


Devamı »

MISIR UNLU KITIR POĞAÇA:)

14 Şubat 2012 Salı 96 yorum


Bir gün sormuşlar ermişlerden birine, "Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu
yaşayanlar arasında ne fark vardır?". "Bakın göstereyim..." demiş ermiş.

Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra
hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine derken, tabaklar içinde sıcak
çorbalar gelmiş. Arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda
kaşıklar. Ermiş: "Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz." diye de
bir şart koşmuş. "Peki..." demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da
ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar
ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar
sofradan.

Bunun üzerine "Şimdi..." demiş ermiş. "Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım
yemeğe." Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar
gelmiş oturmuş sofraya bu defa. "Buyrun" deyince, her biri uzun boylu
kaşığını çorbaya daldırıp, karşısındaki arkadaşına uzatarak içirmiş. Böylece
her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan.

"İşte..." demiş ermiş: "Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve
doymayı düşünürse, o aç kalacaktır. Ve kim arkadaşını düşünür de doyurursa,
o da arkadaşı tarafından doyurulacaktır...

Sevgiyi ve saygıyı gerçek anlamda,belli bir gün ile sınırlamadan, 365 gün ve bir ömür boyu yaşayabilenlerden olabilmemiz dileğimle...:)
Yüreğinden sevgi tomurcuklarını eksik etmeyenlere,ve bu sevgiyi saygı ile taçlandıranlara selam olsun:)
Sevgi ve huzur hep yanı başımızda olsun inşallah...
:)


Kırmızılarla bezenmiş mağaza vitrinlerinden sonra, bu sabah bir çok arkadaşımın sayfasını allar basmış durumda...:)
Sevimli mi sevimli kalp kurabiyeler,içinden kalp şekli çıkan muffinler,ve daha neler neler..
Çok renkli bugün sevgili arkadaşlarımın sayfaları, çookkk:)

Son üç gündür,göz bebeklerinin içine baktığım,mimiklerinden canı yanıyor mu acaba diye anlamaya çalıştığım biri var benim gündemimde..
Hemde dolu dolu her saniyemde...
Oğlumun dişiyle ilgili bir sorun var ve üç gündür sürekli ağrısı ile keyfimiz kaçmakta...
Gittiğimiz diş doktoru,ağrıyan dişi değilde,onun yanındaki dişi,ağrıyan dişe bası yaptığı teşhisi ile çekti bu sabah...
Sorun çözüldü mü?
Bana göre hayır...
Çünkü her an yine oğlumun yüzünde bir ağrı,bir acı emaresi görecek olmaktan,kasılmış durumdayım...
Kendisi sorunun çözüldüğüne inanmış durumda şu an..
Ve ''ohhh bee,dünya varmış''dedi eve dönünce:)
İnşallah öyledir kuzumm inşallah...ve her şey normale döner umarım...
Şu an uyuyor mışıl mışıl...
Ve arada bir ''anne elimi tut'' deyip sıçrıyor yerinden.
Rabbim çaresiz dertler verip,kaldıramayacağımız yüklerle sınamasın bizleri inşallah...


Bu güne kadar yaptığım poğaçalar arasında,aynı gün içinde tükenen poğaça olarak kayıtlara geçti bu lezzetli poğaçalar...
yedikçe yeme hissi veren bir lezzet bu.
Sıcağı sıcağına,kaç tane yedim,hiiiç hatırlamıyorum ...:)
Yoook arkadaş! ben kendime hakim olurum, ölçüyü kaçırmam diyorsanız,bu lezzetli poğaçaları sevdiklerinizle paylaşmanız için güzel bir fırsat olabilir...
Reçetemiz, sevgili Aylin,imden,çok teşekkürler Aylin,cim..

Tereyağlı Mısır Unlu Poğaça
  • 150 gram oda ısısında tereyağı
  • 1 çay bardağı sıvı yağ
  • 2 yumurta(1 sarısı üzeri için ayrılacak)
  • 3 yemek kaşığı yoğurt
  • 2 su bardağı mısır unu
  • 1,5 su bardağı sade kek un(veya normal un)
  • 2 çay kaşığı tuz
  • 1 çay kaşığı kabartma tozu(normal un kullanacaksanız 1 paket)
İç malzemesi
Arzu ettiğiniz iç malzemeyi kullanabilirsiniz,kıymalı,patatesli,peynirli...
Nasıl isterseniz...
Ben tam yağlı beyaz peynir ve çok az maydanoz kullandım.

üzeri için
1 yumurtanın sarısı ve üzerine serpiştirmek için çok az mısır unu.
arzuya göre çörek otu

hazırlanışı
Hamur malzemelerinin hepsini bir kaba alıp iyice yoğuralım.
Mandalinadan biraz küçük parçalar koparıp ortasına peyniri koyalım ve istediğimiz şekilde kapatalım.


Yağlanmış tepsiye dizip üzerilerine yumurta sarısı sürüp mısır unu serpiştirelim.
180 derece ön ısılı fırında kızarana kadar yaklaşık 20 dakika pişirelim.
NOT:pişme süresi ve ısısı fırına göre değişebilir...
yumurta ve bardak büyüklüğü farkından dolayı,un ihyacı olursa,mısır unu ekleyin...

Hepinize önce sağlık,huzur mutluluk dolu bir hafta diliyorum..
Sevgiyle kalın...

RABBİME EMANETSİNİZ!



Devamı »

KURU MEYVELİ,PORTAKALLI KEK

11 Şubat 2012 Cumartesi 96 yorum


                                                                               ÖMÜR DEDİĞİN...
Torunu, bembeyaz sakallı, nur yüzlü dedesine merakla sorar: 
"Dedeciğim! Bir insanın ömrü ne kadar olur?" Dede tatlı bir gülücükle,
"Ezanla namaz arası kadar yavrucuğum." deyince torun: "Nasıl yani, ömür bu kadar kısa mı?"
 "Evet yavrum. Ömür, namazsız ezanla, ezansız namaz arası kadardır." diye dede biraz daha açar ilk sözünü. Torun yeniden sorar: "Namazsız ezan ve ezansız namaz" ne demek dedeciğim? 
Dede torununa şefkatle açıklar: "Bak yavrum, geçen hafta komşumuzun çocuğu doğdu. 
O çocugun kulağına ben ezan okudum, hatırladın mı?"
 - Evet, dedeciğim. - İşte o ezanın namazı yoktur, sen de gördün ki namaz kılmadık. 
- Haklısın dedeciğim, şimdi fark ettim. 
- Pekiyi geçen ay dayın vefat ettiğinde onun cenazesini bizim camiye getirdiğimizde sen de vardın. 
Hatırlarsan dayın için cenaze namazı kıldık hep beraber. 
- Evet dedeciğim, yengem cok ağlamıştı.
 - Dikkat ettiysen o namaz için ezan okunmadı, çünkü cenaze namazının ezanı olmaz.
 Aslında cenaze namazının ezanı, merhum dayın doğduktan sonra minik bir bebekken kulağına okunmuştu diye düşünebilirsin. 
İşte yavrum hayatımız bu namazsız ezanla başlar ve bu ezansız namazla sona erer, ama bu sona eriş bir başka baslangıca işaret eder. 
"Hayat, EZANLA NAMAZ ARASI KADAR SÜRER" Sakin sana verilen ömür sermayesini ziyan etme yavrucuğum. Ömrünü hayırlı işlerle dolu dolu geçir, bir nefes bile boşluk bırakmadan hemde...


Minik yavrucağın dediği gibi,ömür bu kadar kısa mı gerçekten...
Yüceler Yücesi,hepimize nakdi ömrümüzü layıkı ile yaşayabilmeyi nasip etsin inşallah...

Bereketli ve hayırlı cumalar...





Pırıl pırıl,bahar tadında bir güne merhaba dedik bu sabah Antalyada...
Sanki üç gün önce,ortalığı kasıp kavuran fırtına,yağmur,tufan buralarda esip gürlememişcesine...:)


Ne gizemli,ne hoş renklere sahip bir şehirsin sen Antalya...
Her gününde ayrı bir güzellik, her sabahında bir başka sürpriz saklı...


Kuzucuklar bu sabah,büyük bir heyecan ve panik içerisinde gittiler okula...
Heyecanlarına sebep,kızımın aylardır büyük bir azimle topladığı mavi kapaklarını teslim edecek olması...
Sahneye çıkıp,ayın örnek öğrencisi gösterilecek bu davranışı ile:)
Çok heyecanlı idi giderken,bakalım gelince neler anlatacak...
:)




Bugün,yıllardır vazgeçilmezim olan,sevgili ailemin de severek tükettiği,enerji ve vitamin deposu bir kek tarifi ile geldim:)
Kuzucukların beslenmesine,abur cubur koymak yerine,evde yaptığım,sağlıklı ve daha doyurucu yiyecekler koymayı yeğlemişimdir hep.
Bu kekimi de en çok okul dönemlerinde yapıyorum sanırım fazlaca.
İlk piştiği güne nazaran,sonraki günlerde,((ki kalırsa tabi)) lezzeti katlanan bir kek bu..
Yapın ve kek fanusunuza atın,sizde göreceksiniz ne kadar haklı olduğumu:)
Bu tarifim aynı zamanda, Çay Kahve Bahane etkinliği ev sahibesi tombul tarifler arkadaşıma gönderiyorum:)
kolaylıklar seninle olsun canım...
Geçelim mi reçetemize ne dersiniz???
MALZEMELER

  • 3 yumurta
  • 1.5 su bardağı toz şeker
  • 1 çay bardağı sıvı yağ
  • 1 su bardağı portakal suyu
  • 2 yemek kaşığı yoğurt
  • 1 paket kabartma tozu
  • 1 portakalın kabuğunun rendesi
  • aldığı kadar un(yaklaşık 2-3 su bardağı)
  • arzu ettiğiniz kuru meyveler(kuru incir,kuru kayısı,kuru üzüm ve kuş üzümü kullandım ben)
HAZIRLANIŞI

  1. Öncelikle yumurtalarımızı ve toz şekerimizi,köpük köpük olana kadar çırpıyoruz.
  2. ardından yağını,portakal suyunu,yoğurdunu ve portakal kabuğu rendesini ileve ediyoruz.
  3. hazırladığımız karışıma,kabartma tozu ve ununu eleyerek ilave ediyoruz.
  4. son olarak,minik minik doğradığımız kuru meyveler,çok az un ile harmanlayıp,karıma ilave ediyoruz ve kaşıkla şöyle bir karıştırıyoruz.
  5. yağlayıp unladığımız kalıbımıza döküp,180 derecelik fırında,yarım saat kadar pişiriyoruz.(not:pişme süresi fırına göre değişebilir.)
Hepinize yürekten sevgi ve muhabbetlerimi gönderiyor,mutlu hafta sonları diliyorum...
Sevgi ve sağlıkla kalın...
:)


Devamı »

ASLINDA ÇOOOK KOLAY..! KATKILARINIZ İLE....

9 Şubat 2012 Perşembe 17 yorum
Bu postu,sevgili Eda'nın sayfasında gördüğüm andan itibaren,boğazım düğüm düğüm...


Bu öğrencimizin bulunduğu yerde yaşam şartlarının, ne derece zor olduğu her halinden belli...


Altta okumaya çalışan çocuğun fotoğrafına dikkat ederseniz; küçücük parmağı, yüzünün derisi, daha bu yaşta hayatın deformasyonuna maruz kalmış...
Soğuk hava ve yaşam şartlarının zorluğuna rağmen; yine de okumaya hevesli bir can!

Hangimizin köyünde,şu anda bu şartlar altında okuyor öğrencilerimiz.??


Benim fakir olarak bildiğim bir çok köy okulunun durumu bile,bu köy okulunun şartlarından çok daha iyiymiş,buna kanaat getirdim...


Yüreğimi burkan bu görüntü karşısında,duyarsız kalmamak adına,elimden geldiğince bir koli hazırlamak istiyorum,çocuklarım ile birlikte...


Haydi benim güzel yürekli arkadaşlarım!!!!
Bu okula hep birlikte yardıma koşalım.
Var mısınız böyle bir proje de yer almaya...??



idealist öğretmenimiz Mahmut Bey'in kaleminden:

Hatay'ın Reyhanlı ilçesindeki Karasüleymanlı Uzunköy İlköğretim Okuluna kütüphane kurmak için kitap toplama kampanyası başlattık. Köy okulu olduğumuzdan dolayı imkanlar maalesef çok kısıtlı. Öğrencilerin de kitap almaya ayırabilecekleri maddi güçleri olmadığından dolayı kütüphanemiz için tek seçeneğimiz sizlerden gelecek yardımlardır. Yardımlarınızı esirgemeyeceğinizi düşünüyoruz.


Kütüphane projemize destek olmak için ne mi yapabilirsiniz?

- Hikaye, roman, dergi, ansiklopedi türü kitapları okulumuza kargo olarak yollayabilirsiniz.

- Projemizi arkadaşlarınıza, akrabalarınıza vs duyurarak daha geniş kitlelere ulaşmamızı sağlayabilirsiniz.

- Facebook, twitter, friendfeed ve bloglarınızda projemizi duyurarak ve sayfaya dair linki sosyal mecra hesaplarınızda paylaşarak destek olabilirsiniz.


Okul Bilgileri: HATAY'ın Reyhanlı ilçesine bağlı Karasüleymanlı Uzunköy İlköğretim Okulu

Kargo Adresimiz: Karasüleymanlı Uzunköy İlköğretim Okulu, Reyhanlı/HATAY


İletişim: mahmutadin@hotmail.com

Kitapsız Kütüphanemizi Kitaplandıralım

http://www.facebook.com/kutuphane.olusturuyoruz

Önemli Not: Okulumuz köy okulu olduğundan dolayı bazı kargo firmaları tarafından sorun/gecikme olabilir. Bu yüzden kitapları kargoya verdikten sonra; kargo firmasını ve kargo bilgilerini mahmutadin@hotmail.com e-posta adresine yollarsanız daha iyi olur. Böylece kargonun takibini daha iyi yapabiliriz.

Sizlerden kişisel olarak ricam; bu konuda çorbada benim de tuzum olsun diye düşünüp; bu ülkenin genç nesiline okuması için destek vermek isterseniz; yazımı kopyalayıp bloglarınızda paylaşabilirsiniz. Ve elbette sosyal mecra hesaplarınızda da... 

Böylesine anlamlı bir yardım kampanyasının içinde yer alacak olan kıymetli arkadaşlarıma, şimdiden şükranlarımı iletiyorum... 
Eda,cım,sana da sonsuz teşekkürler canım.... 


Sevgiyle kalın....



Devamı »

1.000.000 "İyi" İnternet Kullanıcısı Aranıyor!

8 Şubat 2012 Çarşamba 4 yorum

Son günlerde İstanbul, Ankara ve İzmir'de billboardlarda sıkça görmeye başladığımız bir slogan var: "1.000.000 "iyi" internet kullanıcısı aranıyor!"

Altına da şöyle bir not düşülmüş: "Adayların ekranlarından 1 satır verecek kadar "iyi" olmaları yeterlidir."

Aslında bu son derece yenilikçi bir sosyal projeleri destekleme yöntemi. www.ekledestekle.com adresinden bilgisayarınıza bir program indiriyorsunuz. Bu program araç çubuğunuza bir "satır" gibi yerleşiyor. Bu satırda görüntülenecek reklamlardan yaratılan kaynakla, projede yer alan sivil toplum kuruluşlarına destek veriyorsunuz. Böylece hem cebinizden 5 kuruş harcamadan sosyal projelere destek vermiş, hem de internette geçen zamanınızı "iyi" şeylere harcamış oluyorsunuz.

Kullanıcı sayısı ne kadar artar ve mecra reklamverenler için ne kadar cazip hale gelirse, o kadar çok sivil toplum kuruluşu ve sosyal projenin desteklenmesi mümkün olacak. Dolayısıyla her şey aslında sizlerin, yani internet kullanıcılarının elinde.

Projeye katılmak çok kolay. www.ekledestekle.com adresine girip, "İndir, Ekle" butonuna basıyor ve basit bir programı indirip, kullanıcı kaydınızı oluşturuyorsunuz. Kaydınızı oluştururken de hangi projeyi / projeleri desteklemek istediğinizi seçiyorsunuz.

Tüm vereceğiniz 3-5 dakika vaktiniz ve sonrasında da ekranınızda sizi rahatsız etmeyecek kadar küçük bir alan…

Bakalım Türkiye’de kaç tane "iyi" internet kullanıcısı var…



Bir bumads advertorial içeriğidir.

Devamı »

MİNİ PİZZACIKLAR VE GELDİK BİZ:)

7 Şubat 2012 Salı 92 yorum


Hayalini kurduğumuz tüm güzelliklerin daha da ötesinde,harika bir tatilin ardından hepinize canı gönülden sevgi ve selamlarımı göndererek başlamak istiyorum yazıma.
Yaşadıklarımız gerçekmiydi diye geriye dönüp düşünmekten alamıyorum kendimi.
Heyecanımızın zirveye tırmandığı anlarda,çevremizi saran,beyaz örtüyü görünce,anladık ki biz de bir hayli zirvelere yakın noktalardaydık artık..
Yol boyunca gördüğümüz her kar birikintisinde,kuzucukların attığı çığlıklar eşliğinde gerçekleşti karlı diyarlara yolculuğumuz...
Sonrasında anladık ki,bizim yol boyunca gördüklerimiz kar değil,karcıklarmış meğerse:)
Ufacık tefecikte olsa,yaşadığımız aksilikler keyfimizi kaçırmak için teşebbüste bulunsalar da,başarılı olmadılar:)
Çünkü etrafımızı saran beyazın büyüsü bizi içine almıştı bi kere...
Konaklayacağımız tesise geldiğimizde,bir kez daha anladım ki,hayallerimizin ötesinde bir tatil bizi bekliyor:)
Canımız her istediğinde çıkıp kar ile bütünleşebilmek çok güzeldi gerçekten...
Bizler,sadece yağmış kar hayali kurar iken,hayallerimizin ötesinde,lapa lapa yağan karın keyfini de yaşamak varmış meğerse:)


Lapa lapa yağan karın altında,yapılan kartopu savaşları...
Sanki,bir elyaf havuzunun ortasında gibi, özgürce yerlerde yatıp yuvarlanmalar...
Bir metre uzunluğundaki sarkıtları görünce,hayretler içinde kalan kara kara gözler:)
O sarkıtlardan koparıp ellerine verdiğimde,sanki dünyanın en lezzetli şekerine sahip olmuşcasına yaşanan mutluluklar ve o sarkıtlara yapılan meyveli lolipop muamalesi:)
Buzlanmış merdivenlerden inerken kaymamak için verilen komik yürüme stilleri...:)
En çok hayali kurulan kardan adam ve kardan kız yapımında,keyifle verilen canhıraş mücadele:))
Bu mücadelenin ardından,kardan adam ve kardan kız eşliğinde geçirilen muhteşem saatler...
Balkonumuza sığınan kedicikler ve kuşlarımız ve onların beslenme saatleri:)
Sözün kısası, çok güzeldi çookk...:))




Yaşanan bu güzelliklerin ardından,benim güzel memleketimin hakkının yenmemesi gerektiğinin bir kez daha altını çizmek istiyorum.
Bir haftalık karlı buzlu tatilin ardından,şimdide sıra,sıla,i rahim için yollara düşmeye gelmişti...
Yolumuzu gözleyen sevdiklerimizi daha fazla bekletmemek adına,düştük yeniden yollara...
Memleketimin havası, suyu bir başka sanki...
Baharı müjdelercesine,şubat ayının başında açan bu papatya,bunun kanıtı gibiydi...
Hem de bir kaya parçasının kovuğunda.
Öyle ahım şahım bir toprağı da yoktu üstelik...
Ahenkle süzülüyordu bir lokmacık toprağı eşliğinde kaya parçasının bağrında...


Umarım hepinizin içine sinen, gönlünüzce geçirdiği bir tatil olmuştur.


Dolu dolu geçirilmiş on beş günlük tatilin ardından,yepyeni bir maraton bizleri bekliyor...
Kuzucuklarıma ve tüm öğrenci kardeşlerime,yeni dönemde sağlık huzur ve başarı dolu günler diliyorum.


Yokluğumda bıraktığınız birbirinden kıymetli güzel dilekleriniz için,sonsuz teşekkürler...




Karlı diyarlara yolculuğun arefesine,buzdolabımdaki fazlalıkların değerlendirilmesi aşamasında ortaya çıktı bu mini pizzacıklar:)
Yine her zaman ki gibi anne kız dayanışması eşliğinde yapıldı bu lezzet...
Kuzucuğumun elleri değdi diye mi ne,çok lezzetliydiler gerçekten de...
Bir çırpıda sıcağı sıcağına keyifle yendi bu lezzetli dilimler...
Sizlerde deneyip, sevdiklerinizin yüzündeki o mutluluğu seyretmelisiniz...
:)
Bu harika lezzetin reçetesi ise şöyle...


MALZEMELER


  •  3 su bardagi un (500 gr
  •  yarım cay bardagi aycicek yağı
  • 1 paket instant maya 
  • 1 adet yumurta
  • 1 tatli kasigi tuz
  • 1 corba kasigi toz seker
  • alabildigi kadar ılık su

ÜST MALZEMESİ

  • domates
  • sivri biber
  • dilimlenmis cekirdeksiz yesil zeytin
  • kasar peyniri
  • hazir domates sosu
  • kekik
  • sucuk
  • mısır


Yapilisi:

1. Karistirma kabina unu döküyoruz. Ortasini havuz seklinde aciyoruz. Icine mayayi, yumurtanin beyazini, cicek yagini, unun üzerine de tuzunu, toz sekerini serpistiriyoruz.

2. Havuzun ortasindaki mayayi az miktarda suyla eritiyoruz ve yeterince suyla kulak memesi yumusakliginda bir hamur hazirliyoruz. Hamuru iyi bir sekilde yoguruyoruz. Ceviz büyüklügünde bezeler halinde kesiyoruz. Yaglanmis veya yağlı kağıt serilmiş bir firin tepsisine siralayip, parmak uclariyla bastirarak bezeleri yassilastiriyoruz. 

3. Üzerine  domates sosundan sürüyoruz. arzuya göre, üzerine istenilen malzemelerden (domates, sucuk, zeytin, sivri biber ve kasar peyniri rendesi) koyup, tepsi mayasi geldiktan sonra180 derece isitilmis firinda yaklasik 20-25 dakika kadar pisiriyoruz.


Piştikten sonra,sıcacık sıcacık,arzuya göre içecek eşliğinde sevdiklerimize sunuyoruz.





Bu tarifim Porselen Demlik çay saati etkinliğinin bu ayki ev sahibi arkadaşıma gelsin...
Canım, bol katılımlı bir etkinlik diliyorum sana...
Kolaylıklar seninle olsun...
:)
Hepinize sağlık huzur bereketli kazançlarla dolu güzel bir hafta diliyorum...

Sevgiyle ve huzurla kalın....




Devamı »