http://translate.google.com.tr/?hl=tr&tab=wT#

ELMALI TURTA TADINDA ÇITIRLAR

26 Ekim 2011 Çarşamba 120 yorum


Son günlerde yaşadığımız elim olayların üstüne, yazmak için klavyeme gitmedi parmaklarım ...
Gitmedi gidemedi nedense...
Vicdanen yaşadığım çöküntü,buna müsade etmedi belki de...
Çaresizliğin,üzerimde yaptığı baskı ile,kıvrandım durdum kendi dünyamda elimden bir şey gelir mi ki diye...
Hele ki,Azra bebeğin mucizevi kurtuluşundan sonra,ümitlerim daha bi kıvılcımlanmıştı güzel haberler adına...
Kanatlarım olsa diye hayıflandım zaman zaman...
Uçup uçup gitmek...
Orada bir kanayan yarayı sarmak...
Yardım isteyen bir ele uzanmak...
Ne bileyim işte...
Sanki orada olursam daha iyi hissedecektim kendimi...
Faydalı olabilmek gibisi var mı ki böyle bir durumda...
Her birimizin elimizden geldiğince birşeyler yaptığını görmek Beni biraz olsun kendime getirdi...
Yalnız değildi oradaki afetzedeler...
Bunun en güzel örneklerine şahit olduk hep beraber sosyal medyada...
Birliğin,kardeşliğin,ve dayanışmanın en güzel örneklerinden birini yaşadık belki de...
Herkes gücünün yettiğince emek verdi yaraları sarmak için...
Tüm bu acıların son olması tek dileğim ve duam...
Bu acı olayda yaşamını yitirenlere rahmet,yakınlarına sabırların enn büyüğünü versin mevlam...
Akla, hayale gelmeyen her türlü afetten, kazadan, beladan Rabbim korusun hepimizi inşAllah...




Geçtiğimiz günlerde bir akşam elmalı kurabiye yapmak için girdim mutfağa.
İç harcını hazırladım ve  soğuması için aldım bir kenara...
Tam hamuru yoğurmak için niyetlendim ki,buzdolabındaki baklavalık yufkalar göz kırptılar bana:)
Hamur yoğurmakla uğraşmaktansa, bir denesem ne kaybederim ki dedim...
Bir anda aklıma düştü bu lezzeti uygulamak...
İyi ki de denemişim.
Gerçekten nefis bir lezzet çıktı ortaya...
Başta tereddüt etmiştim,acaba koyacağım iç harç yumuşak olmasına sebep olur mu diye..
Ama aksine nasıl bir çıtır çırıtlıktı o öylee:)
Mutlaka deneyip bu lezzeti tatmanızı tavsiye ederim...
Bir de kuru incirlisini hayal ettim bu çıtırları yerken...
Eminim o zaman lezzeti ve çıtırtısı on kat daha artacaktır...




       Gelelim bu çıtırların hazırlanış aşamalarına:)




                İç harcı için

  • 3 tane orta boy elma
  • 1 çay bardağına yakın orta incelikte dövülmüş ceviz
  • 1 tatlı kaşığı tarçın
  • 2 yemek kaşığı bal
                Malzemeler
  • 10 adet baklavalık yufka
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • Yarım kahve fincanı su
  • Üzeri için pudra şekeri

                    Hazırlanışı

  1. Öncelikle iç harcımız için elmalarımızın kabuklarını soyup rendeliyoruz.
  2. Rendelediğimiz elmaları bir tavaya alıp suyunu çekene kadar pişiriyoruz.
  3. İki kaşık bal,iri çekilmiş ceviz içini ve tarçınını ekleyip soğuması için bir kenara alıyoruz.
  4. baklavalık yufkamızı,tezgahımıza iki kat halinde seriyoruz..
  5. Soğuttuğumuz iç harcımızdan kenar kısmına koyup rulo yapıyoruz.
  6. En son kısmına erittiğimiz tereyağı ve yarım fincan su karışımından sürüp yapışmasını sağlıyoruz.
  7. İstediğimiz uzunluklarda kesip yağlı kağıt serdiğimiz fırın tepsimize diziyoruz...
  8. 180 derecelik fırında (fırınına göre değişir)pembeleşene kadar pişiriyoruz...
  9. Servis aşamasında üzerine pudra şekeri eleyip tazecik demlenmiş bir fincan çay eşliğinde sevdiklerimize sunuyoruz...


Bu lezzeti mutlaka denemenizi öneririm...
Hem çok pratik hemde lezzet olarak gerçekten damaklarınızı şenlendiren bir tadı var...:)


Sağlıcakla ve ağız tadı ile kalın....
:)



Devamı »

BU KEZ FELAKETİN ADI:DEPREM

24 Ekim 2011 Pazartesi 30 yorum



Çaresizlik....
Gözyaşı...
Hüzün...
Acı...
Cennet vatanımız ve güzel insanlarımız bu günlerde öylesine derinden iz bırakırcasına yaşıyor ki bu duyguları...
Bu kez acının ve gözyaşının sebebi,deprem...
Şehitlerimizin ve acılı ailelerinin yarası taptaze iken birde bu felaket ile sarsılmak....
Ve giderek ağırlaşan vahim tablo karşısında,erim erim erimekten başka hiç bir şey yapamamanın verdiği burukluk...
Elden gelen sadece Yaradan,a dua...
Allah,ım ne olur tüm bu acılar,felaketler,gözyaşları ve akan kanlar son bulsun...(amin...)
Tarifi mümkün mü ki bu acıların...
Belki hepimiz çok üzüldük...
Belki hepimiz kahrolduk...
Ahh vahh ettik..
Ama hiç birimiz bu acıyı yaşayanlar kadar ölüp ölüp dirilmedik...
Bir anne düşünün...
Bir yavrusu var,henüz 4 aylık...
Ve buram buram,miss gibi süt kokan bir bebek...
Bir saat evvelinde yavrucuğunu,emzirip,öpüp koklayıp uyutuyor...
Minicik bir bedeni anacığının şefkatli kollarından koparıp alan...
Tarifi mümkün olmayan bir acı...
Bu defa felaketin adı,deprem...
Enkazın önünde saatlerce bir umut,ve bir mucize için bekleyen bir anne...
Bir baba...
Bir dede...
Bir evlat...
İşte hiç birimiz onlar kadar ölüp ölüp dirilmedik yaşanan felaketin karşısında...
Belki de yaşıyor olmaları bile onlar için bir sevinç,bir mutluluk olmaktan çıkmıştı bu tarifsiz acıların karşısında...
Ömür boyu bu tarifsiz acının izleriyle yaşamak...
Cann parelerinin o çığlıkları silinir mi dersiniz kulaklarından zamanla...
Hiçç ama hiç kolay bir şey değil bu...
Unutulması ve üstesinden gelinmesi zor sınavlardan biri bu bizler için...
Bu sınav,her ne kadar bizlere yaradan tarafından gelse de,bu acıların sebebi yine bizim insanlarımız...

Üç kuruş fazla kazanmak adına uyduruktan yapılmış binalar...
Dışı binbir türlü yaldızla albenili hale getirilip,inşaatın cann damarından çalarak inşaa edilmiş yapılar...
dişinden tırnağından arttırılıp binbir emekle sahip olunmuş o ölüm yuvaları...
Neden bu kadar ucuz ki benim ülkemde bir can...

Aslında sorgulanacak,ve kafamda cevabını bulamadığım öyle çok soru işareti var ki...
Amaa...
Gün birlik olma günü...
Yardımlaşma günü...
Desteğin bir çığ gibi büyüyüp,o acıyı yaşayan kardeşlerimizin madden ve manen yanında olma günü...
Herkes gücünün yettiği kadarı ile uzatmalı ellerini bu acıyı yaşayan kardeşlerimize...
Elde ne var ise...
Hiç farketmez...
Bu felakette yaşamını yitirenlere rahmet yakınlarına sabırlar diliyorum...
Rabbim yar ve yardımcıları olsun...
Tümmm bu acıların son bulması dileği ile...
Sağlık ve huzur dolu yarınlara inşallah...



Van Depremi'ne duyarlılık gösteren ve zor durumda olan depremzedelere yardım elini uzatmak isteyen vatandaşlarımız için bir liste hazırladık. Aşağıdaki kanallardan dilediğinizi seçerek yardımlarınızı en kolay şekilde Van'a ulaştırabilirsiniz:

1. KIZILAY
2868'e tüm operatörlerden boş bir SMS göndererek Kızılay'a 5 TL bağışta bulunabilirsiniz.

Ayrıca havale yoluyla destek olmak isteyenler, tüm bankalardaki "Türk Kızılayı" hesaplarından bağış yapabilir. Ayni bağışlar Türk Kızılayı lojistik merkezleri ve şubeleri tarafından kabul edilecektir. Tüm Kızılay şubelerinin iletişim numaralarını buradanöğrenebilirsiniz.

2. AKUT
Tüm GSM operatörlerinden 2930'a göndereceğiniz AKUT yazan bir SMS ile AKUT'a 5 TL bağışta bulunabilirsiniz.

Kredi kartını kullanarak internet üzerinden bağış yapmak isteyen vatandaşlarımız CardFinans ya da diğer banka kartlarını kullanarak bağışta bulunabilirler.

Havale/EFT için Banka Hesap Numaraları;
T. İş Bankası - Gayrettepe Şubesi - TR14 0006 4000 0011 0800 6666 63
Finansbank - Gayrettepe Şubesi - TR92 0011 1000 0000 0001 9576 70
Garanti Bankası - Ortaklar Cad. Şubesi - TR26 0006 2000 3570 0000 0029 30

3. BAŞBAKANLIK YARDIM KAMPANYASI
Başbakanlık tarafından Van’da yaşanan deprem nedeniyle başlatılan yardım kampanyası çerçevesinde saptanan banka hesap numaralarına buradan ulaşabilirsiniz.

4. KARGO FİRMALARI
Yurtiçi Kargo, PTT Kargo, MNG Kargo ve Aras Kargo yardım gönderilerini ücretsiz olarak ihtiyaç sahiplerine ulaştırmaktadır.

5. HÜRRİYET EVLERİ
Deprem sonrası yaralarını sarmaya çalışan ve kış öncesinde evsiz kalan Van için Hürriyet Gazetesi de büyük bir seferberlik başlattı. Hürriyet, Van’da kış koşullarına dayanıklı, mutfak, banyo ve tuvaleti olan "Hürriyet Evleri" kuracak. Kızılay işbirliğinde başlatılan kampanya ile her biri 6 bin liraya kurulacak evler, evsiz kalan vatandaşlara sıcak bir yuva olacak.

Van Depremi - Hürriyet Gazetesi Bağış Hesapları
T. İş Bankası Mithatpaşa Şubesi
4228 - 0971947 / IBAN TR370006400000142280971947 
T.C. Ziraat Bankası Kızılay Şubesi
Hesap No 685-2868-5189 / IBAN TR060001000685000028685189
Garanti Bankası Kızılay Şubesi
Hesap adı: Van Depremi - Hürriyet
Şube: 082 Hesap No: 6294703 / IBAN TR72 0006 2000 0820 0006 2947 03

Yapacağınız ufak bir yardım zor durumdaki bir çok insanı hayata bağlayan bir umut olacaktır. Mesajımızın ulaştığı herkesi, deprem bölgesinde yardıma ihtiyacı olan vatandaşlarımıza yardım etmeye davet ediyoruz.


Bir bumads sosyal sorumluluk içeriğidir.


Devamı »

ŞEHİTLER ve GERİDE KALANLAR....

21 Ekim 2011 Cuma 8 yorum


Ben bugün bambaşka şeyler yazmak için oturdum klavyemin başına. Aklıma hiç gelmeyen, ama hafızamdan hiç silinmeyen bir şey oldu: Biz biraz daha öldük. Kanıksamaktan korktuğumuz 'alın yazımızın' kelimeleri aslında bunlar. Toprağın bağrı açılıp içine minnet duyduğumuz o bedenler yerleştirildikçe canımız yanıyor. 
Ben bir asker kızıyım, ben kardeşi askere gidecek bir ablayım. Gazetelerde, televizyonlarda üzerine kapanılarak ağlandığını gördüğümüz o fotoğrafların hepsi birilerinin bir tanesiydi... Bizim binlerce 'bir tanecik' şehidimiz var. Tıpkı bir göle düşen damla gibi, bir asker toprağa düştüğünde dalga dalga yayılıyor her yere. Gözlerden damlayanlar acı bir göl oluyor sonra. Türkiye yıllardır boğuluyor.
Siyasetten anlamam. Ağzımdan salyalar saçarak kimseye küfretmem, bunun çözümü budur da diyemem. Ben bildiğim şeylerden bahsedebilirim. Bir insanı sevmenin, onun yolunu beklemenin ne olduğunu bilirim. Geri dönmeyeceğini bilmenin, kutsal bir amaç uğruna kaybedip acı içinde gurur duyabilmenin ne olduğunu bilirim. Bir annenin feryadının yükünü kimsenin sırtlayamayacağını da bilirim.
Gözlerimin önüne sevdiğim yüzler geliyor. Yarın dokunup sarılabileceğimden emin olduğum bedenler geliyor. Onlar için durmadan dua ederken bu kez bilemediğim, sadece tahmin edebileceğim bir evlat, bir eş acısı boğazımı düğümlüyor. Sadece mesafelere bağlı bir özlemi hayal edin, sonra onu sonsuzla çarpın. Bunu hesaplayabilir misiniz? Yalnız bu acıyı yaşayanların bileceği o sonucu dilerim ki hiçbiriniz öğrenemezsiniz. 
Peki şimdi ne olacak?
Gücümüzün yettiğince isyan, gücümüzün yettiğince nefret edeceğiz. Sonra bir maç girecek belki araya, belki de Türkiye'ye yeni gelmiş bir güzel Türk erkeklerini övecek. Siyah kurdeleler bir başka şehit haberi için arşivlere kaldırılacak. Sunucular siyah elbiselerini kuru temizlemeye verecek. Sonra gazeteler yeniden kırıntıların altına serilecek. Sadece o evler için hiçbir şey bir daha asla eskisi gibi olmayacak. Sadece o evler 19.10.2011 tarihini asla unutmayacak. Herkes sustuğunda onların evindeki fotoğraf albümleri çıkacak. Tüm gözler kuruduğunda onların yastıkları hep ıslak kalacak. Ateş yine sadece düştüğü yeri yakacak. Bizim için her şey eski haline dönecek.
Türk milletinin en büyük özelliği her şeye alışabilmesidir. 
Bu kez belki de alışkanlıklarımızdan vazgeçmek için yeterince kuvvetli sarsılmışızdır...

                                                                                             Gülben ŞAŞ
                                                                                             19.10.2011 köşe yazısı




Devamı »

SÖZÜN BİTTİĞİ YER...

19 Ekim 2011 Çarşamba 30 yorum


Ne denilebilir ki böyle bir durumda....
Sabahtan beri,yüreğimin üzerine tonlarca ağırlıkta bir taş yumağı çöktü sanki..
Bu gidiş nereye doğrudur...
Bu acılar daha ne kadar yaşanacaktır...
Yarınlarımız var mı ki acaba...
O muhterem analarımızın halini tehayyül etmek bile beni kahretmeye yeterken,
Canım anam,ciğerparesini nasıl uğurlasın şimdi gençliğinin baharında...
Belki ardında sıra sıra,kuzucukları kaldı geriye şehidinden, Yadigar...
Emanet...
Baş tacı...
Ellerim buz kesmiş,yazarken titriyorum şu an...
Boğazımda düğümlü bir sürü haykırış var...
Ama ne çare ki...
Öğle arası,kuzucuklar okuldan gelince,okulda şehit haberi duyduklarını söyleyerek girdiler eve...
Kızım dedi ki''anne ne olur abim asker olmasın'':(
''Çok korkuyorum ben ya bir şey olursa abime''...
Bu cümle eritti içimi...
Hayali kurmak bile canımı bu denli acıtmışken...
Peki ya bu anaların hali nicedir şimdi...
Binbir zahmet ve emekle büyütüp,geleceğine dair onlarca güzel hayaller kurduğu yavrusunun hasretine nasıl dayansın şimdi benim o nurlu yüzlü annelerim...
Zor...
Çookkkk zor hemde...
Yaa şehidim...
Ya şehidimin hayalleri...
Ne olacak şimdi,hayalini kurduğu geleceği...
Sevdiceği ile sımsıcacık yuvası olsun...
Bir işi,aşı,boy boy kuzucukları olsun istemişti belki de...
Bütün bunların daha güzeline,
Şehadet mertebesine erişti benim şehitlerim ama...
Gel gör ki yüreğime söz geçiremiyorum...
Yüce Yaradan,tüm şehitlerimi rahmet deryasına mazhar eylesin...
Bizleri de onların şehadetinden mahrum bırakmasın inşallah...
Sabırların enn yücesini diliyorum şehitlerimin ailelerine,ve tüm milletime...


Tüm bu acıları bizlere yaşatanları,Yüce Yaradan,a havale ediyorum...


Bu acıların son bulması,huzur ve barış içerisinde yarınlarımızdan korkmadan,refah içinde yaşayabileceğimiz nice güzel günler için duacıyım Yüce,ler Yüce,sine...


    Şehitlerime ve ailelerine saygılarımla...









Devamı »

SADE PİLAV EŞLİĞİNDE ET SOTE:)

16 Ekim 2011 Pazar 62 yorum


Sevdiklerimiz ile beraber,dolu dolu geçirilen güzel iki günün ardından hepinize merhabalar:)
Antalya,da yazdan kalma günler yaşıyoruz yine...
Bu güzel günleri ev ortamında oturarak değil de,sahil kenarında çekirdek ailemiz ve kıymetli dostlarımızla,piknik yaparak geçirdik:)
Sanki antalya sahile akmıştı...
Piknik yapanlar...
Sahil boyu yürüyüşe çıkanlar...
Bir ağacın altına konuçlanıp kitap okuyanlar...
Ellerinde birer parça et,kedilerinden peşinde,onları beslemek adına koşuşturan çocuklar...
İnanırmısınız,denize girenler bile vardı....:))
Bi ara sahile inen kuzucuklar da,üst baş yüzmeye teşebbüs bile ettiler hatta:))
Günün sonunda,teşekkürler havada uçuşuyordu, bu güzel gün içinn sevdiklerimize...
Yaradan,hepizimizin ağız tadını bozmasın inşallah...



Cumartesi günü akşam yemeğinde,kıymetli bir aile dostumuzu ve şeker kızlarını konuk ettik soframıza:)
Biz neredeyse tüm günümüzü, kızımın arkadaşlarının doğum günü partilerinde harcayınca, benim için pratik ve çabuk bir yemek olan et sote pilav süsledi o akşam soframızı:)
Tüm gün mesaimizi onların mutluluğu için harcadığımı düşünen kuzucuklar,olanca güçleri ile yardımıma koştular:))


Ciddi anlamda iş gördüler aslında:))
Kızımın son zamanlardaki mutfak sevdası, gözlerimi yaşartıyor inanın...:)
Onu ben doğramak istiyorum...
Yağı ben dökmek istiyorum...
Tuzu ben atmak istiyorumm...
:)))
Bu istekleri, eğer vakit dar ve yetişmesi gereken bir yemek var ise,biraz stres yapıyor üzerimde:)
Acaba büyüyünce de yapar mı kii, bu güzell yardımlarını???
:)))
Rabbim uzun ömürler versin de, görelim inşallah ....


Et sotemizin yapımını, kısaca özetleyelim şimdi...
Buyrun size, en pratiğinden et sote yapımı:)


Malzemeler


  • 1 kg az yağlı kuzu kuşbaşı et
  • 1 adet büyük boy soğan
  • 2 adet orta boy domates
  • 2adet sivri biber
  • 1 diş sarmısak
  • bir yemek kaşığı tereyağı
  • tuz
  • karabiber
  • kekik
                    Hazırlanışı
  1. Etlerimizi pişmesi için tavamıza alıyoruz
  2. Kendi suyunu salıp çektikten sonra tereyağımızı,kuşbaşı yemeklik doğradığımız soğanı,sarımsağı,domatesi,ve yeşil biberini ilave ediyoruz.
  3. Biraz da sebzeleri ile kavrulan etimizin altını kapatıp,tuzunu ve baharatlarını ilave ediyoruz.
  4. Arzuya göre, pilav eşliğinde servise sunuyoruz...
Hepinize sağlıklı, huzurlu, ve boll kazançlı güzelliklerle dopdolu, bir hafta diliyorum:)


Sevgilerimle....





Devamı »

EKMEK ARASI KÖFTE:)

14 Ekim 2011 Cuma 48 yorum


   Aslında bu gün için, farklı hayallerim vardı sizlerle paylaşmak adına...
Çok güzel olacağını düşünerek uyguladığım bir kek tarifini  paylaşmak istiyordum...
Çok ta güzel hayaller ile kekimi hazırladım...
Fırına verinceye kadar ki aşamalar öylesine güzel ve yolundaydı ki...
Taa kii benn, keki fırında unutup üst katta işe dalana kadar...(evim dublex)
Aslında kızım, ara ara mırıldandı durdu yanımda''ohhh anne birileri misss gibi kek yapıyorr'' diye...:)))
Bende tıkk yok tabii...
Alt komşudur canımm, kokusu gelmiştirr hesabı ile:)
Aklıma geldiği anı hatırladıkça gülüyorum kendime:))
Aşağıya nasıl indim bilmiyorum...:)
Merdiven basamaklarını üçer mi indim beşer mi hatırlamıyorum...:))
Geldim kii...
Sonuç hüsrann....
Bu güne kadar ki mutfak hayatım da başıma gelen nadir talihsizliklerden birini yaşamış oldum...:)
Sağlık olsunn...
Ama yılmak yokk...:))
Bu kek başka bir gün tekrar denenecek kısmet olursa inşallah...
Umarım başarısız olmaz sonuç,yoksa kek yapmaktan korkar hale geleceğim sanırım:)


Kuzucuklar, öğle arası yemeğe eve geliyorlar...
Her akşam ertesi günün öğle menüsünü onlar belirliyorlar:)
Tamm manası ile, bir et obur olan oğluşun isteği üzerine, bu ekmek arası köfteler çıktı dün öğle yemeğine...




  Fast food beslenmelerine, her ne kadar çok sıcak bakmasam da,arada sırada yemelerine müsade ediyorum...
Bu tür yiyecekleri,kendim hazırlarsam biraz daha vicdanen rahat oluyorum nedense:)
Köftelerimizi nasıl hazırladığımı anlatmama gerek var mı bilmiyorum:)
Ama yine de şöyle bi göz atalım isterseniz, yapım aşamalarımıza...:)


           Malzemeler

  • yarım kg az yağlı dana kıyma
  • 1 adet orta boy soğan
  • 1 yumurta
  • bir tutam maydanoz
  • 1 çay kaşığı köfte baharı(arzu ettiğiniz baharatlarla çeşnilendirebilirsiniz)
  • tuz 
  • karabiber
  • kıvamını ayarlamak için biraz bayat ekmek içi veya galeta unu
              Hazırlanışı
  1. Öncelikle, kıymamıza tüm malzemelerimizi ekleyip, güzelce yoğurduktan sonra,buzdolabında biraz dinlendirelim...
  2. Daha sonra, harcımıza istediğimiz büyüklükte köfte şekli verip,ızgarada yada,yağsız teflon tavada kısık ateşte pişiriyoruz...
  3. Servis aşamasında, arzunuza göre ekmek arasında veya pilav eşliğinde sevdiklerinize sunabilirsiniz...
  
  Ben, kuzucuklardan gelen yoğun talep üzerine, ekmek arasında,kaşar peyniri ve mevsim yeşillikleri eşliğinde, birer bardak ayran ile servise sundum...
Özellikle, köfteler sıcak iken eklediğimiz incecik kaşar dilimleri,köftenin sıcaklığı ile erimeye başlayınca, çok hoşlarına gitti:)
''Annee bunun resmini çekmelisin'' oldu günün sloganı:))
Ve onların talebi üzerine, şu an bu ekmek arası köftecikler, bloğumda boy gösterdiler...:)

Hepinize şeker tadında bir hafta sonu tatili diliyorum...

Yüreğinizden sevgi, yüzünüzden gülümseme eksik olmasın...:))

                    Sağlıcakla kalın....




Devamı »

ZEYTİNYAĞLI OSMANLI FASULYESİ

11 Ekim 2011 Salı 69 yorum


  
   Öncelikle güzel şehrimde ve diğer illerde yaşanan sel felaketinde yaşamını yitiren kardeşlerime  Yüce Yaradan,dan rahmet,yakınlarına sabırlar diliyorum:(


Biz hafta sonunda, Antalya dışında olduğumuz için, olayın vehametini ertesi sabah gün ışıdıktan sonra haberlerden öğrendik...
Aylarca,günlerce verilen emekleri bir anda süpürüp giden azgın sular,birde enn kıymetlisinden canlarımızıda yanına alıp gitmekten geri kalmamış:(


Hiç yazasım yok nedense...
Giden canların acısı, elimi kolumu kırdı iki gündür...
Yok mu bunun bir çaresi...
Her aşırı yağışın ardından, sönen ocakların haberlerini mi alacağız böylesine acı ve hüsranla dolu...
Rabbim, beterinden sakınsın her birimizi...




Postumun başlığı biraz farklı gelebilir sizlere belki...


Bu fasulyeler öylesine leziz ki, anlatılamaz, tadılıp görülmeli...


Üç yıl önce tanıştım bu fasulye cinsi ile...
Hep bildiğimiz Ayşe kadın fasulyesi dışında fasulye alınmazdı bizim eve...


Semt pazarımda, bu tombik fasulyeleri görene kadar sürdü bizim evde, Ayşe kadın fasulyenin saltanatı:)
O gün bu gündür, elim başka cins fasulyelere gitmez oldu...


Bu fasulye de asla kılçık olayı olmuyor...
Yerken, pamuk gibi yumuşacık bir lezzet...


Şimdi, amann canımmm, bildiğimiz fasulye işte ne farkı var ki diyebilirsiniz...:))
Abartı değil, cidden çok faklı bir lezzet
ve aroması var...


Sizlere göz aşinalığı olsun diye,pişmemiş hallerini resimledim:)
Belki tanıdık çıkarsınız semt pazarlarında bu çıtır fasulyeciklerle...:))




Resimlerimi akşam vakti çektiğim için, pek hoş olmadılar biliyorum ama, gündüz vakti çeksemde, bir şey değişmezdi sanırım.
Çünkü hava kapalıydı tüm gün..


Zeytinyağlı taze fasulye, inanılmaz pratik bir yemek benim için:)


Her şeyini çiğden tencereye güzelce dizdim mi,yemeğimi hazır bilirim:))


Bu şekilde hazırlanınca, hem sofrada şık bir görüntü oluşturuyor,hemde lezzeti ile baş döndürüyor usul usul kısık ateşte pişirilince...


Gelelim bu leziz yemeğimi nasıl hazırladığıma:)


  Malzemeler

  • 1 kg Osmanlı fasulyesi
  • 1 adet orta boy kuru soğan
  • 2 adet orta boy domates
  • 5-6 adet çeri domates
  • yarım çay bardağı sızma zeytinyağı
  • 2 tatlı kaşığı toz şeker
  • tuz
           Hazırlanışı
  1. Öncelikle fasulyelerimizi yıkayıp güzelce ayıklıyoruz...
  2. Soğanımızı ve domatesimizi yemeklik doğruyoruz.
  3. Tenceremizin tabanına,çeri domatesleri incecik dilimleyip arzumuza göre diziyoruz...
  4. Daha sonra fasulyelerimizi bir sıra dizip,soğanının ve domatesini orta katına yayıyoruz.
  5. Geriye kalan fasulyeleri de dizip,sızma zeytin yağını,tuzunu ve şekerini ilave ediyoruz.(kesinlikle su koymuyoruz)
  6. Kısık ateşte 20 dakika pişiriyoruz.
  7. Pişen fasulyemizin tenceresini açmadan bir süre dinlendiriyoruz.
  8. Tenceremizi servis tabağına ters çevirip servise sunuyoruz....
Bu fasulyeyi denemenizi şiddetle tavsiye ediyorum ...
Pişman olmayacağınıza eminim...:)

Her şeyin gönlünüzce olması dileği ile...

   En Güzel,e Emanet Olun...

Devamı »

TAZECİK HAMSİ TAVA:)

7 Ekim 2011 Cuma 65 yorum


  Bir haftadır, deyim yerinde ise, beni çıldırtan bir sorun yaşıyoruz evdeki net bağlantısı ile ilgili...
Allah,ım bu nasıl bir şeydir böyle:)
Modem ile ilgili sorun çözülüyor,ekran kartı arızalanıyor:))
Bu sorunlar tam ortadan kalktı derken,fotoğraf makinamdaki resimleri okumuyor nedense bilgisayarım...
Şaka gibi yaa..
Anlayacağınız bu net işi gergin günler geçirmeme sebep oldu birazcık:)


Ama ben teselliyi,sizlerden gelenn o muhteşem yorumlarda buldum inanın...
Nasıl güzel bir duygu buu:)
Komşunun kapısı her daim aşındırıldı bu süreçte itina ile:)
Sayfamı kontrol etmek,sizlerden kimler gelmiş,kimler o güzel görüşlerini bırakmış diye...
Zeyno,m ,Nez,im iyi ki varsınız:))
Acil durum meleklerim benim...
Çookk kahrımı çekiyorlar çookkk:))


Neyseki şimdilik çözüldü gibi sorun...
Gibi diyorum çünkü, artık hiç güvenim kalmadı bu net olayına:)
Bir gün var üç gün yok...
Sağlık olsun ne yapalım:)


Antalya,da havalar öyylee bir güzel ki bu aralarr...
Hiçç bitmese dediğim anlar...
Bu gün usul usul yağmur serpiştirdi...
Nasıl da güzel bir rayiha yayıldı etrafa...
Bayılıyorum suya hasret kalmış toprağın, yağmurla hasret giderişine...
Misler gibi buram  buram toprak kokusu...


Bu hafta balıkçıma uğradığımda, yukarda gördüğünüz o çıtır  çıtır hamsileri önerdi bana...
Bu güne kadar yediğim hamsilerden farklıydı sanki lezzeti:)
Oğlumun,''anne, senn bi tanesin yaa''nidaları eşliğinde afiyetle tüketildi...:)




Balık yerken, ister istemez kılçığı nedeniyle tedirgin olurum kuzucuklar adına...
Ama hamsi de böyle bir durum söz konusu olmadığı için, özgürce balık yemenin tadına varıyor kuzucuklar:)


Şimdi bana, ay bunun da tarifi mi olurmuş diyebilirsiniz belki ama...
Olsuunn,her yiğidin bir yoğurt yiyişi varmış öyle değil mi:))
Kısaca şöyle hazırladım bu leziz hamsicikleri...




      Malzemeler (4kişilik)

  • 1kg taze hamsi
  • 1 su bardağı mısır unu
  • yarım çay bardağı sıvı yağ
  • tuz
            Hazırlanışı



  1. Öncelikle,balıkçımıza uğrayıp,tazecik hamsilerimizi itina ile temizletiyoruz...
  2. Yıkadığımız hamsilerimizi,süzgece alıp iyice suyundan arındırıyoruz...
  3. Bir su bardağı mısır ununu bir kaba alıp biraz tuz ile harmanlıyoruz...
  4. Bu arada ocağımıza tavamızı koyup çok az sıvı yağ ekliyoruz.(yağın hepsini aynı anda koymuyoruz)
  5. Suyu süzülen balıklarımızı,mısır ununa bulayıp arzu ettiğimiz şekilde tavamıza diziyoruz...
  6. Kızaran balıklarımızı,bir servis tabağı yardımı ile ters çevirip,diğer tarafını kızartmaya alıyoruz...
  7. Çok az sıvı yağ ilavesi ile,bu işlemi tüm balıklarımıza uyguluyoruz...
  8. Çıtır çıtır kızaran hamsilerimizi boll mevsim yeşilliği eşliğinde servise sunuyoruz...



Bu hafta sonunda minicik bir yolculuğa çıkacağız Rab,bim izin verirse...
Bir tanecik yeğenimin nişan merasimi var kısmetse inşallah:)
Çok heyecanlıyım çook:))


Hepinize sevdiklerinizle geçireceğiniz,bol paylaşımlı ve dinlenceli bir hafta sonu diliyorum:)
Dönüşte görüşmek dileği ile...


En Güzel,e Emanet Olun...

Devamı »

IZGARA TAVUKLU SALATA

3 Ekim 2011 Pazartesi 81 yorum




  Öncesinde aklımda 1657599475 tane,sizlerle paylaşmayı düşündüğüm güzel şey var iken,klavyeyi elime alıp, ne zaman yazmaya niyetlensem hepsi pufff diye uçup gidiyor:)


Öncelikle şöyle bir kendimi toparlayıp unutmadan,teşekkür borçlu olduğum siz kıymetli ziyaretçilerime, bir önceki postuma göndermiş olduğunuz o birbirinden kıymetli,eşsiz,ve nadide yorumlar için şükranlarımı göndermek istiyorum:))
İyi ki varsınız,ve iyi ki ben buradayım:)
yorumlarınız karşısında,inanılmaz mutlu ve motive oluyorum.
Belki çok  fazlası ile eksiklerim var henüz, ama sizlerin o güzel gönülleri benim bu taraflarımı hiç görmeyip hep destek oldunuz:)
Çok mutluyum çoookkk,sayenizde...:)


Birde sevdiceğime teşekkür etmek istiyorum burdan,maddi ve manevi desteğini esirgemediği için:)
..........


Hafta sonunda çok özel misafirlerimiz vardı:)
Güzel bir hafta sonu oldu bizim için...
Çok fazla detaylara inip, siz misafirlerimi sıkmamak adına salatama geçmek istiyorum ben:)




  Akşamları iş çıkışı spordan dönmüş bir eşe yapılabilecek en güzel yemek bu olsa gerek:)
Bin bir emek ile yakılmaya çalışılan kalorileri geri almamak adına harika bir seçenek bu bence...


Oldukça hafif ve hazırlanması çok pratik...
On beş dakika yeterli bu salata için maksimum.
Lezzeti,doyuruculuğu tartışmasız yerinde bir lezzet...


Bu salatada arzu ettiğiniz her türlü mevsim yeşilliğini kullanabilirsiniz.
Ben sizlere hazırladığım şekliyle tarifimi sunuyorum.
Siz gönlünüze göre sunabilirsiniz bu salatayı sevdiklerinize:)
Bu tarifimi paşasofram arkadaşımın düzenlemiş olduğu''birlikte zayıflıyoruz''
etkinliğine gönderiyorum...


         Malzemeler

  • 2 adet tavuk göğsü
  • 1 tane küçük boy ıceberg
  • Arzuya göre roka,nane,maydanoz
  • Çok az sızma zeytin yağı
  • 1 adet domates
  • Bir adet kırmızı soğan
  • Yarım çay bardağı mısır
  • tuz,karabiber
       Hazırlanışı
  1. Öncelikle ızgarada veya teflon tavada bir damlacık yağ eşliğinde, tavuk etlerimizi kısık ateşte pişmeye alıyoruz.
  2. Tavuk etlerimiz pişerken,güzelce yıkadığımız yeşilliklerimizi elimizle kırarak servis tabağımıza alıyoruz.
  3. Tüm malzemeleri istediğimiz şekilde servis tabağımıza yerleştiriyoruz.
  4. Son olarak kızaran tavuk etlerimizi julyen doğrayarak,karabiber tuz ilavesi ile yeşilliklerimizle buluşturuyoruz.
  5. Arzuya göre bol nar ekşisi ve çok az sızma zeytin yağı eşliğinde servise sunuyoruz.

 Hepinize, huzur dolu,bol kazançlı bir hafta diliyorum...




Devamı »