Ben bugün bambaşka şeyler yazmak için oturdum klavyemin başına. Aklıma hiç gelmeyen, ama hafızamdan hiç silinmeyen bir şey oldu: Biz biraz daha öldük. Kanıksamaktan korktuğumuz 'alın yazımızın' kelimeleri aslında bunlar. Toprağın bağrı açılıp içine minnet duyduğumuz o bedenler yerleştirildikçe canımız yanıyor.
Ben bir asker kızıyım, ben kardeşi askere gidecek bir ablayım. Gazetelerde, televizyonlarda üzerine kapanılarak ağlandığını gördüğümüz o fotoğrafların hepsi birilerinin bir tanesiydi... Bizim binlerce 'bir tanecik' şehidimiz var. Tıpkı bir göle düşen damla gibi, bir asker toprağa düştüğünde dalga dalga yayılıyor her yere. Gözlerden damlayanlar acı bir göl oluyor sonra. Türkiye yıllardır boğuluyor.
Siyasetten anlamam. Ağzımdan salyalar saçarak kimseye küfretmem, bunun çözümü budur da diyemem. Ben bildiğim şeylerden bahsedebilirim. Bir insanı sevmenin, onun yolunu beklemenin ne olduğunu bilirim. Geri dönmeyeceğini bilmenin, kutsal bir amaç uğruna kaybedip acı içinde gurur duyabilmenin ne olduğunu bilirim. Bir annenin feryadının yükünü kimsenin sırtlayamayacağını da bilirim.
Gözlerimin önüne sevdiğim yüzler geliyor. Yarın dokunup sarılabileceğimden emin olduğum bedenler geliyor. Onlar için durmadan dua ederken bu kez bilemediğim, sadece tahmin edebileceğim bir evlat, bir eş acısı boğazımı düğümlüyor. Sadece mesafelere bağlı bir özlemi hayal edin, sonra onu sonsuzla çarpın. Bunu hesaplayabilir misiniz? Yalnız bu acıyı yaşayanların bileceği o sonucu dilerim ki hiçbiriniz öğrenemezsiniz.
Peki şimdi ne olacak?
Gücümüzün yettiğince isyan, gücümüzün yettiğince nefret edeceğiz. Sonra bir maç girecek belki araya, belki de Türkiye'ye yeni gelmiş bir güzel Türk erkeklerini övecek. Siyah kurdeleler bir başka şehit haberi için arşivlere kaldırılacak. Sunucular siyah elbiselerini kuru temizlemeye verecek. Sonra gazeteler yeniden kırıntıların altına serilecek. Sadece o evler için hiçbir şey bir daha asla eskisi gibi olmayacak. Sadece o evler 19.10.2011 tarihini asla unutmayacak. Herkes sustuğunda onların evindeki fotoğraf albümleri çıkacak. Tüm gözler kuruduğunda onların yastıkları hep ıslak kalacak. Ateş yine sadece düştüğü yeri yakacak. Bizim için her şey eski haline dönecek.
Türk milletinin en büyük özelliği her şeye alışabilmesidir.
Bu kez belki de alışkanlıklarımızdan vazgeçmek için yeterince kuvvetli sarsılmışızdır...
Gülben ŞAŞ
19.10.2011 köşe yazısı
8 yorum:
post bile atmak içinden gelmiyor insanın, heryerde şehitlerimiz varken bloğumuzda mutlu şeyler paylaşamıyoruz. :(
Canım,gok sağol güzel düşüncelerin beni mutlu etti...şu anki durum ve daha önce yaşadıklarımız bloğa ara verdim ne diyelim RABBİM cümle müslümanların yar ve yardımcısı olsun inşALLAH bunlar hayırlı neticeye bağlanır yazarın içtenlikle anlatmış sağ olsun inşALLAH yeniden döneriz bloglara sayfan çok beğendim ellerine sağlık RABBİM kolaylık versin arkadaş listeme ekliyorum sevgi ve muhabetle ALLAHAc.c emanet ol...
Final sözünüze yürekten katılıyorum...
Beni en çok ayakta tutan şey ne biliyor musun?
Şehitlerimizin eriştiği o Mertebe.
Onlar kınalı kuzular.
Can dayanır mı,dayanmaz .Allah en çok ailelerine sabır versin.
Ama işte hayat devam ediyor.
Dün dinlediğim bir hikaye var.
İkinci Dünya savaşında Almanya'da her gece bir tiyatro oyunu sergilenirmiş ve ikinci perdeye geçtikleri vakit bombalama olurmuş ve herkes sığınaklara çekilirmiş.
Ertesi gün tekrar bilet alıp oyuna giderlermiş.
Ve bilirsin asker eşleri genelde ağlamazlar şehidinin arkasından.Güçsüz olduğunu düşmana göstermemek için,
içi kan ağlarken.
Mis kokulum,
yazamıyorum...
içim çok dolu ama dile gelmiyor.
Rabbim,sabır versin,dayanma gücü versin.
Ulusumuza ve ailelere baş sağlığı
dilerim.
Ziyaret ettiğiniz için teşekkürler!
Blogunuz güzel fotoğraflar olduğunu.
Garip olduğu yazı için özür dilerim ... Ben Google çevirmen kullandı. :)
Allahim sabir versin geride kalanlarina
Yorum Gönder